Türkiye 1990’ları, 2000’li yılların başlarını kadınların başörtüsü tartışmasıyla geçirmişti..
O dönemin CHP yöneticileri büyük hatalar yapmıştı.
O dönemin omuzu kalabalık paşaları bu işe burnunu sokmuş, çok büyük hatalar yapmıştı...
Kimi kamu yöneticileri, kimi üniversite rektörleri büyük hatalar yapmışlardı.
Türkiye’de toplumsal bölünme aslında “Başörtüsü” tartışmasıyla başlamıştı.
Elbette birileri başörtüsünü siyasi bir sembol, Atatürk’ün kurduğu laik cumhuriyete karşı bir isyan olarak kullanıyordu.
Ama kurunun yanında yaşlar da yanıyordu.
İnancı nedeniyle başını örten anne, asker ocağında evladının yemin törenini izleyemedi.
İnancı nedeniyle başını örten genç kızlar, üniversite kapılarından geri çevrildi.
İnancı nedeniyle başını örten kadınlar kamuda, hatta kimi özel sektör işyerlerinde hak ettikleri işleri alamadılar.
………….
Çok çektik bu tartışmadan...
Kabul edelim ki, Recep Tayyip Erdoğan’ın dik duruşu sayesinde aştık. 2013’ten itibaren bu tartışmaları tamamen bir kenara bıraktık..
Bugün TBMM’de başörtülü milletvekili var.
Bugün, başörtülü vali, başörtülü hakim, başörtülü öğretmen var...
Bakın hastanelere... Neredeyse bütün görevli kadınlar başörtülü...
Kimsenin sesi çıkıyor mu?
Kimsenin itirazı var mı?
Evet, belki hala bu tabloyu içine sindiremeyen bazı radikal kesimler, sadece kendilerini Atatürkçü gören zibidiler var...
Ama bu tartışmaları bitirmiştik biz... Geride bırakmıştık…
Sokakta mini eteği ile gezen kadınlara yan yan bakıp içinden beddualar ve küfürler savuran tipler var...
Ama sokakta veya herhangi bir iş yerinde başı kapalı halde dolaşan veya çalışan bir kadına yan gözle bakan var mı?
Türkiye’nin bugünkü sıkıntısı peynir fiyatı, et fiyatı...
Türkiye’nin bugünkü derdi yağ, yumurta, ekmek fiyatı.
Türkiye’nin bugünkü derdi geniş halk kitlelerinin hızla yoksullaşması.
Küçük bir azınlığın, yolsuzluklarla servet kazanması…
Çevremiz savaşlarla, kargaşa ile kaynıyor...
Biz döndük geçmişe, eski bir yaranın kapanmış kabuğunu yeniden kaşıyıp, açtık...
Şimdi her şeyi bir kenara bıraktık, yeniden başörtüsü tartışması ile birbirimize girdik…
Kemal Kılıçdaroğlu neden dindar kesime yaranmak için bu kadar çaba harcıyor. Belki gerçekten iyi niyetli bir adım attı.
Başörtüsüne yasal güvence getirme talebiyle yola çıkıp, “Bakın CHP iktidara gelince yeniden başörtüsünü yasaklayacak” diye iftira atanları susturmak istedi.
Ama hiç kazanamayacağı, kazanma şansının bulunmadığı bir tartışmayı başlattı.
Başörtüsü konusundaki herhangi bir tartışmada CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a siyasi gol atması mümkün olabilir mi?
Bakın şimdi tartışmalar ne boyutlara gidiyor…
Büyük bir anayasa değişikliği isteyenler, bu anayasa değişikliği ile birlikte “Değiştirilemez” kaydı bulunan, aralarında laiklik ilkesinin de bulunduğu Anayasa’nın ilk 4 maddesi de bulunuyor...
Türkiye’de artık bir başörtüsü sorunu bulunmuyor...
Geçmişte yapılan hataları da pek çok kişi kabul ediyor. Üstelik bu hataların bedeli 20 yıldır herkesin burnundan fitil fitil getiriliyor...
Daha neyi tartışıyoruz Allah aşkına…
Bırakın başörtüsü kavgasını artık bir kenara.
Eti, sütü, yumurtayı, domates, biber, patlıcanı, patatesi soğanı konuşalım…
Her gün biraz daha fakirleşiyoruz.
CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroglu, ağzıyla kuş tutsa, eşinin, hatta kendisinin başına başörtüsü bağlasa bile dindar ve katı sağcı kesimden kendisine bir tane bile oy gelmeyeceğini neden hala göremiyor.
Önemli olan bütün özgürlükleri, bütün hak ve hürriyetleri bir bütün halinde ve gerçekçi bir şekilde savunabilmektir.
Önemli olan bur sosyal demokrat iktidarın bu ülkeyi nasıl yöneteceğini halka anlatabilmektir.
Yazık oluyor bu ülkeye... Yazık oluyor bu ülkenin geleceğine…