Eğitimi erkin çıkarları belirliyor
KESK Genel Sekreteri Özgür Bozdoğan, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü Gebze'de geçirdi. Gündüz okullarda öğretmenlere, gece kutlamada herkese eğitimi öğrenci, velisi, emekçisiyle halkın değil siyasi iktidarın çıkarlarının biçimlendirdiğini söyledi
KESK Eğitim-Sen Gebze Şubesi, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü Şişecam Tesisleri Cammekan Restaurant'taki etkinlikle kutladı. Geceye KESK Eğitim-Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi, Yüksek Öğretim ve TİS Genel Sekreteri Özgür Bozdoğan da katıldı. Gün boyu Eğitim-Sen Gebze Şube Başkanı Oğur Aydın ve yönetimi ile okulları gezip akşam da şubenin etkinliğine katılıp konuşan Bozdoğan, 'Liyakat ilkesinin yerini mülakatın aldığı bir eğitim sisteminde de öğrencilerin, velilerin ve eğitim emekçilerinin çıkarları değil, siyasi iktidarın hedef, amaç ve beklentileri belirleyici oluyor' dedi.
En temel hakkımız
Eğitimin ve eğitim camiasının içinde bulunduğu sorunları aktardıktan sonra, 'Bu nedenle bu eğitim öğretim yılı öğretmenlerin ders yılı olacak dedik. Bu nedenle öğretmen dünyayı değiştirir dedik. Kendimizi güvende hissetmediğimiz, ihraç ya da sürgün tehditlerine maruz kaldığımız, antidemokratik uygulamaların muhatabı olduğumuz, haksızlıkların ve hukuksuzlukların üstümüze seferber edildiği bir yaşama karşı çıkmak en temel hakkımızdır' diyen Bozdağan konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
Çözümü ancak birlikte üretebiliriz
'Bu nedenle, eğitim emekçileri olarak sorunlarımızın çözümünü ancak birlikte üretebileceğimiz gerçeğiyle hareket etmeliyiz. Emeğimizi sahiplenmek, haklarımızı geliştirmek ve geleceğe güvenle bakabilmek için el ele vermeliyiz. Bizleri ayrıştırmak isteyenlere, angarya dayatmalarına, eğitimi sorunlar yumağına dönüştürenlere karşı güvenceli iş, güvenli gelecek talebimizde ısrarcı olmalıyız. Kısacası taleplerimiz etrafında yan yana durmalı, bir arada tutum geliştirmeliyiz.
Ders verme sırası bizde
Bunları ve daha fazlasını ancak örgütlü gücümüzle, birlikte başarabiliriz…
Ders verme sırası bizlerde! Biz istersek dünyayı değiştirebiliriz.
Hepinizi selamlıyor, mücadelemizi yükseltmeye çağırıyorum. Hepimize kolay gelsin arkadaşlar.'
Bizi ayırmak isteyenler bizden korkuyor
Eğitim-Sen Gebze Şubesi'nin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle düzenlediği etkinliğin açış konuşmasını şube sekreteri Eylem Bahadır yaptı. Ardından şube başkanı Oğur Aydın söz aldı. Aydın kısa selamlama konuşmasında birlikte mücadelenin önemine değindi. Aydın, 'Biziayırmak isteyenler bizden korkuyorlar' dedi.
Flormar direnişçileri ayakta alkışlandı
Bozdoğan'ın konuşmasının ardından yeni emeklilere belgeleri sunuldu. Flormar direnişçilerinden beş kişinin ağırlandığı ve katılımcıları selamladıkları esnada ayakta alkışlandığı etkinlik gecenin ilerleyen saatlerine kadar müzik eşliğinde eğlenceyle sürdü. Müzik grubu ve saz ekibi içinde Binay Koçak ile birlikte Eğitim-Sen Gebze Şube Başkanı Oğur Aydın da yer aldı.
HDP Kocaeli Milletvekili Gergerlioğlu da katıldı
İlginin çok yoğun olduğu etkinliğe ilerleyen saatlerde HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da katıldı. CHP Kocaeli eski Milletvekili Doktor Mehmet Hilal Kaplan ve eşi Dilek Kaplan, CHP Gebze İlçe Başkanı Musa Yılmaz, HDP Gebze İlçe eşbaşkanları Mustafa Altınbaş ve Damla Bağcı, TKP Gebze İlçe Başkanı MustafaTozkoparan, EMEP Gebze İlçe Başkanı Hasan Atik, ÖDP Gebze İlçe Sekreteri Recai Özel, MMO Gebze Temsilciliği Yürütme Kurulu Başkanı SinanYücel, Nakliyat-İş Sendikası Örgütlenme Daire Başkanı ve Gebze Şube Başkanı Erdal Kopal, BMİS Gebze Şube Başkanı Necmettin Aydın, Eğitim-İş Kocaeli 2 No'lu (Gebze) Şube Sekreteri MeralAkkaya, Emekli-Sen Gebze Şube Başkanı Leyla Boyacı, ÇYDD Gebze Şube Başkanı NurcanÇınar, ADD Gebze Şube Başkanı Nilgün Aydın ile siyasi partiler, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin yönetici ve üyeleri, kamu ve özel sektörden eğitim camiası Eğitim-Sen'in etkinliğinde buluştu.
Eğitim Enternasyonali
çatısında eş zamanlı kutlama
KESK Eğitim-Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi, Yüksek Öğretim ve TİS Genel Sekreteri Özgür Bozdoğan katılımcıları selamlayarak, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü kutlayarak başladığı konuşmasında şu ayrıca şu görüşlere yer verdi: 'Bildiğiniz üzere 5 Ekim, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO ve ILO tarafından 1994 yılında Dünya Öğretmenler Günü olarak ilan edildi. Yıllardır 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü, Türkiye'den sadece Eğitim Sen'in üyesi olduğu Eğitim Enternasyonali'ne üye yüzden fazla ülke tarafından eş zamanlı olarak kutlanıyor. Bu yıl da öğretmenlerin toplumsal statüsü ve haklarına yönelik önemli ve tarihi bir adım olan Tavsiye Kararı'nın 25. yılı kutlanıyor.
Belgenin yükümlülükleri görmezden geliniyor
Bildiğiniz üzere 'Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı', öğretmenlerin konumlarını güçlendirmeyi, haklarını geliştirmeyi ve korumayı amaçlarken, aynı zamanda uluslararası düzeyde yapılmış bir toplu sözleşme niteliği taşıyor. 'Tavsiye Kararı', Türkiye tarafından da kabul edilen ve altına imza atılan bir belge olmasına rağmen, yaşadığımız topraklarda öğretmenlik mesleğine önem verilmemesinin sonucu olarak, bu belgede sayılan yükümlülükler hatırlanmıyor, görmezden geliniyor.
İhraç dalgasından en büyük payı aldık
Kaldı ki öğretmenlerin, 15 Temmuz sonrasında yürütülen ihraç dalgasından en büyük payı almış olması dahi egemenlerin bizlere dair yaklaşımını özetliyor. Türkiye'de öğretmenler, çözümsüzlüğe terk edilen hukuksuz ihraçlar, açığa almalar, soruşturma ve sürgünlerin gölgesinde, sözleşmeli/güvencesiz istihdam uygulamalarına ve hak kayıplarına mahkûm edilmek isteniyor.
Mücadelemiz böylesi bir nesil için
Fakat diğer taraftan öğretmenler, ülkenin dört bir yanında, her türlü olumsuz koşullarla mücadele ederek, görevlerini yerine getirmeye çalışıyor. Kimi zaman fedakrlıkla hareket ediyor, kimi zaman kararlılıkla mücadele ediyoruz. Çünkü eğitimin her türlü yapısal sorununa rağmen eşitlikten, barıştan, laiklikten, özgürlükten, insandan ve emekten yana aydınlık nesillerin yetişmesinde katkımızın olduğunu görmenin tarifsiz mutluluğunu bir tek biz biliyoruz.
Kapı kulluğunu dayatıyorlar
Ancak mesleğimizi hakkıyla yerine getirmeye çalışırken bizlere öğretmenliği değil, kapı kulu olmayı dayatan uygulamalara da maruz kalıyoruz. Öğretmenlerden, çalışma yaşamının her alanında siyasi iktidara sadakatle itaat etmeleri isteniyor. Yüzbinlerce ataması yapılmayan öğretmene; aynı işi yapmamıza rağmen örülen duvarlarla birbirinden sözleşmeli, ücretli, kadrolu denilerek ayrıştırılan öğretmenlere; eğitim hizmetinin yok sayılan, görülmeyen emekçileri hizmetli, idari ve teknik personele aba altından sopa sallanıyor. Liyakat ilkesinin yerini mülakatın aldığı bir eğitim sisteminde de öğrencilerin, velilerin ve eğitim emekçilerinin çıkarları değil, siyasi iktidarın hedef, amaç ve beklentileri belirleyici oluyor.
Yaşam koşullarımız olumsuz etkileniyor
Tam da bu nedenle, içinden geçtiğimiz ekonomik krizde gün be gün ücretleri eriyen eğitim emekçilerinin içine itildiği buhranın boyutları görmezden geliniyor. Türkiye ekonomisinde yaşanan olumsuz gelişmeler, Türk Lirası'nın aşırı değer kaybı, enflasyonunun yüzde 25'e dayanması, tüm toplum kesimlerini olduğu gibi, bir milyonu aşkın eğitim ve bilim emekçisinin çalışma ve yaşam koşullarını da ciddi anlamda olumsuz etkilemeyi sürdürüyor.
Hep birlikte mücadele edeceğimiz yeni bir dönem
Eğitim Sen olarak gerek yaşanan ekonomik kriz nedeniyle emeğimizin değersizleştirilmesine ve satın alma gücümüzün azalmasına, gerekse öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılmasına karşı hep birlikte mücadele edeceğimiz yeni bir döneme giriyoruz.
Bizler, sorunların ve umudun iç içe geçtiği bir mesleği icra etmenin getirdiği gücün farkında olmalıyız. Sorunlarımızın karşısında karalar bağlamanın da sorunlarımızın bizatihi yaratıcıları tarafından bir gün çözüleceğini beklemenin de bizlere bir yararının olmadığını görmeliyiz.
Nitelikli eğitim için çalışmak istiyoruz
Çok açıktır ki eğitim emekçileri rekabet etmek ve yarışmak değil, birlik ve dayanışma içinde, nitelikli eğitim için çalışmak istiyor. Geleceğimizi ipotek altına alan ve iş güvencemizin altını boşaltmayı hedefleyen her türlü girişimin son bulmasını istiyor. Haliyle mesleğimize ve haklarımıza yönelik saldırılara karşı, krizin faturasının sırtımıza yıkılmasına karşı mücadelemizi yükseltmemiz artık bir tercih değil zorunluluktur. Çünkü söz konusu olan haklarımız, emeğimiz, çocuklarımız, öğrencilerimiz kısacası geleceğimizdir.'