Hakaret eden özür dilesin de tek taraf mı özür dilesin!
Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti'nin olağanüstü kongresinde Çetin Gürol ve ekibinin divan başkanlığına aday gösterdiği TGF Başkanı Yılmaz Karaca oylama esnasında salonu terk ederek camiaya hakaret edince tepki gördü. Karaca ve beraberindekilere fevri tepkilerde hakaretvari ifadeler de yer aldı. Şimdi şu sorular da yanıt bekliyor
Bu meseleye bir şekilde kayıtsız kalamadım. Yorumlarımda da, haber yorumlarımda da mevzunun tarafı, parçası, fikir yürüteni oldum. Sürdürüyorum..
Öncelikle cumartesi günkü kongrede divan başkanlığına aday gösterilen TGF Başkanı Yılmaz Karaca ve beraberindeki ekibe gösterilen ve bence hak ettikleri tepkide..
Ama o tepkinin abartıya kaçan, hakaret içeren bölümlerini kesinlikle tasvip etmemekle ve her bir o tür tepki sahibi cemiyet üyemizi esefle kınayarak.. ifade ederim ki
Öncelikle alınması gereken ders, tepkide ölçüdür. Kimi tepki biçimlerinin haklı kişiyi haksız konuma getirdiğine dahi çok vakada tanık olunmuştur. Tahriklere de kapılmadan, sükûnet içinde, adabıyla tepki en iyisidir.
Aksi halde şekilde görüldüğü gibi oylama esnasında salonu terk ederek koskoca bir camiaya, camiamıza karşı hakarette bulunanları, o gerileme sebep olanları sorgulamak gerekirken, nelerle uğraşıyoruz. Sakin arkadaşlar, sakin…
Kongrenin divan başkanlığı seçimi ve üyelik hakkımın tekrar iadesine dair gündem maddesine kadar misafir konumundaydım. Yani ola ki divan için listelerin yarıştırıldığı oylama sonuçlanabilseydi, o seçimde oy hakkım yoktu. Çünkü henüz üye değildim.
Ama ola ki o esnada da üye olsaydım, o oylama esnasında salonu terk eden Karaca ve ekibini ben de protesto eder, yuhalardım. Yuhalama hakkım da, galiba yoktu.
Çünkü bulunduğum yerden gözlemlediğim kadarıyla Karaca ile birlikte TGF Genel Başkanvekili İbrahim Erdoğan, yardımcılığını Levent Altun'un üstlendiği TGF Genel Sekreteri Bayram Ekici ve Mali Sayman Derya Akbıyık..
Çetin Gürol ile birlikte Levent Altun'un da aralarında bulunduğu ekibince divana aday gösterildiğinde en ufak bir tepki..
Tekrar ediyorum, gözlemlediğim kadarıyla gösterilmemiştir.
Varsa aksini iddia eden, ifade etsin.
Yenilikçiler'in de Eyüp Gencer'i ve beraberindekileri aday gösterdiği divan oylamasında doğru yöntem üçüncü veya dördüncüde tutturuldu. Doğrudan demokrasiye ilk tepki, Galip Ataman'dan geldi. An itibariyle KOGACE Başkanvekili ve Çetin Gürol'un listesinden yönetim kurulu üyesi adayı ve aynı zamanda TGF Genel Sekreter Yardımcısı Levent Altun da gözlemlediğim kadarıyla oylamaya tepkiliydi. O zihniyete göre TGF Başkanı divan başkanlığına adaysa, oylanması bile abesti.
Doğrudan demokrasi rayına girip yolunda ilerlerken TGF Başkanı Yılmaz Karaca ve beraberindeki heyet aniden salonu terk edip camiamıza eşi benzeri az rastlanır bir kibar tanımla nezaketsizlik sergileyince, 'kıyamet' koptu.
Doğrudan demokrasiyi hazmedemeyenler yuhalanmayı hak etti, yuhalandıkları doğrudur. Aslında anlayana en anlamlı tepki, 'ayakta alkışla' ve koro halinde, 'Yar saçların lüle lüle…' türküsüyle 'uğurlamak' idi. Zaten gergin kongrede Karaca ve beraberindekilerin camiamıza o hakaret ve nezaketsizliğine tepkide kimi fevri tepkiler de ölçünün şaştığı, doğrudur. Şimdi şu sorulara yanıt aranmalıdır.
TGF Başkanı Yılmaz Karaca ve beraberindeki ekip, sosyal medyaya yansıyan fotoğraflara göre gerek ilimiz gerekse komşumuz İstanbul'a kongreden birkaç önce gelmiştir. KOGACE için mi gelmiştir, KOGACE Başkanı ve başkan adayı Çetin Gürol için mi gelmiştir?
KOGACE için gelmişse Çetin Gürol başkanlığındaki KOGACE yönetimi bunu tüm üyelere duyurmuş mudur? Duyurdu ise nasıl duyurmuştur?
Madem TGF Başkanı Yılmaz Karaca divan başkanlığına aday olduysa karşısına liste bile çıkartılmaması gerekecek kadar önemli bir şahsiyet. Niçin geçen dönemin başkanı ve yönetimince Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti'nin sitesinde dahi hiç olmazsa bir iki fotoğrafla, 'TGF Başkanımız ilimizde' diye duyurulmamıştır?
2014 yılındaki kongreye, seçime Halit Yılmaz'ın başkanlığında gidildi. Yılmaz'ın desteklediği Çetin Gürol ile Cihan Baylan yarıştı. Kongrenin bir gün öncesi akşam saatlerinde Baylan davet üzerine Yılmaz'ın yanına gitti. Yılmaz'ın da desteklediği Gürol ile bir araya geldi. (Burada eleştiri asla yok. Sadece hatırlatma var, kaldı ki olması gerekendir.)
Ve o toplantıda divan için ortak aday belirlendi. Bu gibi durumlarda davet, kongrede yine aday olup olmadığı farkı gözetmeksizin dönemin başkanından gelmelidir. Öyle de olmuştur. Doğru da yapılmıştır. O günkü kongrede iki başkan adayının ortak önergesiyle divan seçimi gerçekleşti. Divana Anadolu Spor Gazetecileri Derneği - ASGD Başkanı İbrahim Erdoğan seçildi.
Levent Altun'un da geçtiğimiz yaz Gebze'de spor muhabirlerini bir araya getirip Gebze Şubesi'nin kurulması için teşvikçi olduğu derneğin başkanı Erdoğan, 'Tarafsızlık' ilkesi doğrultusunda şüpheli bir divan başkanlığına imza attı. Ayrı mesele ama yanıt bekleyen sorular şöyle:
Levent Altun; TGF Genel Sekreter yardımcısı sıfatıyla yaptığı açıklamada, özür dilenmesi gerektiğini söylemiştir. Vaka Çetin Gürol'un başkanlığının son saatlerinde yaşanmıştır. Hakaret vardır ama fevridir. Elbette tepki esnasında hakaret ifadeleri kullananlar bence de özür dilemelidir ama tespitleri çekim üzerinden mümkün mü? 'KOTO'da gerçekleşen kongrenin KOTO kayıtlarından yapılan tespitine göre farzı misal… Ali, Veli, Ayşe, Fatma… hakaret etti. Özür dilemeli' denebilmekte midir?
Özür dönemin yönetimi tarafından, KOGACE eski başkanı ve yönetimi sıfatıyla, hakaret içerenleri temsilen, bir taraftan onlar da kınanarak yapılabilir mi? Aksi takdirde özrü kim dilemeli. Kongrede divan başkanlığına aday olan Mustafa Küpçü mü dilesin? Levent Altun özür çağrısında haklıdır ama hakaret zamanlama itibariyle, geçen dönemin yönetimi sürerken yapılmıştır.
Kongrede bir veya iki gün önce Başkan olmasından sebep Çetin Gürol o gün itibariyle aday konumundaki Cemal Kaplan'ı davet edip divan için ortak aday çalışması önermiş midir? Önerdiyse, Cemal Kaplan ne yapmıştır?
Önermediyse niçin önermemiştir?
Ola ki yanlış bulduysa, 2014'te niye doğru buldu?
Ola ki ısrarla yanlış bulduysa adayları TGF Başkanı Yılmaz Karaca ve beraberindekiler salonu terk ettikten, koskoca bir camiaya asıl hakareti sergiledikten sonra niye divana yeni aday önermediler de Mustafa Küpçü ismi üzerinde uzlaşıldı?
Özür, sadece Yılmaz Karaca ve beraberindekilere tepki esnasında hakaret edenlerce mi dilenmelidir?
Karaca ve ekibinin tavrı bir camiaya hakaret midir, değil midir? Değilse niçin değildir? Şayet hakaretse, Karaca'ya da 'özür dile' çağrısı yapılacak mıdır?
Camia olarak tartışılması gerektiğini ısrarla savunuyorum.
Gerek sosyal medya üzerinden gerek haberin altına gelecek her tür hakaret içermeyen yanıt, hiçbir sansüre tabi tutulmadan aynen yayınlanacaktır…