Barodan Gebze'ye kadın hakları komisyonu
Kocaeli Barosu Gebze Temsilciliği'nin uzun yıllar sonra tek adaylı seçimi sonrası göreve atanan Fahri Öztürk iki yıllık süreci şahsı adına 'fırsat' olarak değerlendirdi. O fırsatı Gebze için kazanıma çevirmek isteyen Öztürk'ün hedefi Gebze'ye kadın hakları komisyonu kazandırmak
Tüm işaretler onu gösteriyor ki ilimizde sivil toplum örgütleri nezdinde 2019, Kocaeli Barosu’nun yılı olacak. Hatta ola ki 12 ilçeden herhangi birine veya bir kaçına siyasi parti farkı gözetmeksizin avukatlar, kanun adamları değil daha doğru tanımıyla hukukçular seçilirse döneme imzasını hukukçular, üye oldukları Kocaeli Barosu atacak..
Kocaeli Barosu’nun 2018’deki ilkleri başkanlığına ilk defa Avukat Bahar Gültekin Candemir şahsında bir kadının seçilmesiyle sınırlı kalmadı. Gebze Temsilciliği’nde de çok uzun bir aradan sonra tek aday çıktı.
KOCAELİ BAROSU’NDA DEMOKRATİK GELENEK
Baronun şöyle bir demokratik geleneği var. Kaldı ki bu gelenek TMMOB’a bağlı meslek odalarının Gebze Temsilcilikleri için de geçerli. Gebze Temsilciliği için aslında seçim yapılmaz, atama yapılır. Kocaeli Barosu’nun Gebze Temsilciliği’ne istisnasız her dönem, Gebze’de gerçekleşen ve bir resmiyeti olmayan seçimde sandıktan çıkan temsilci ile yardımcıları atanır. Hemen her dönem en az iki liste yarışır. Bu dönem öyle olmadı. Fahri Öztürk bir takım görüşmeler sonrası üzerinde uzlaşılan isim oldu yani Gebze Temsilciliği’nde o seçim, bu sefer sandığa dahi gidilmeden yapılmadı. İki yıllık süre boyunca Kocaeli Barosu’nun Gebze Temsilciliği’ni Öztürk üstlenirken temsilci yardımcılıklarına da Avukat Buse Baş ve Avukat Özcan Aktepe atandı.
BARO YÖNETİMİNİN TEK GEBZELİSİ…
Kocaeli Barosu’nun seçimi Gebze için hangi başkan adayının seçileceğinden yanı sıra her iki adayın listesindeki Gebzeliler’in yönetime girip giremeyeceği bakımından da önem taşıyordu. Kocaeli Zirve’de bu ayrıntıyı seçimden bir süre önceki, “Yarış içinde yarış” başlıklı haberimizde işlemiştik. Bu dönem baro yönetimine seçimde başkanlığı Bahar Gültekin Candemir’e kaptıran Nuri Almaz’ın listesinden yönetime aday olan Avukat Kamuran Yıldırım, çarşaf listeli kongrede yönetime girmeyi başardı. Candemir’in listesinden yönetime aday olan önceki dönem Gebze Temsilcisi Avukat Filiz Arslantaş ise üç oyla, yönetime girmeyi ıskaladı. Öztürk, baro seçimi üzerine yaptığı değerlendirmede de Yıldırım’ın yönetime girmesiyle sevindiklerini belirtip, “Filiz arkadaşımız da yönetime girebilseydi iyi olurdu” dedi.
Gebze Baro Temsilciliği’nin yeni yönetiminin ilk icraatlarından biri bir önceki temsilci Filiz Arslantaş ile temsilci yardımcısı Avukat Zeynep Çiğdem Canbaz’ı ofislerinde ziyaret edip hizmetlerinden ötürü onurluk ile onurlandırmak olmuş. Ardından bugüne kadar temsilcilik görevini üstlenen ne kadar avukat varsa bir kahvaltıda buluştular ve etkinlik tekrarlanacak.
Kocaeli Zirve bir süre önce Kocaeli Barosu Başkanı Avukat Bahar Gültekin Candemir ile görüşüp ilimiz basınında bir ilke imza attı. Seçim süresi boyunca ekip kararı gereği hiçbir yayın organına röportaj vermeyen Candemir o süreçte bir sözünü yerine getirip ilimiz basınında ilk röportajında Kocaeli Zirve’ye konuştu.
350’ye yakın üyesiyle Türkiye’nin birçok ilindeki barosundan fazla üyeye sahip Kocaeli Barosu Gebze Temsilciliği’nin göreve geçtiğimiz aylarda seçilen yeni başkanı Avukat Fahri Öztürk de önümüzdeki iki yıl süreyle yapacaklarını Kocaeli Zirve’ye değerlendirdi. Öztürk ve ekibinin üzerinde en çok durduğu proje, Gebze’ye bir Kadın Hakları Komisyonu kazandırmak. Bunda iki önemli etken var. Öztürk hukuk fakültesindeyken yani öğrencilik yıllarında da bu komisyonda görev almış. Bir diğer ayrıntı ise Gebze’de kadına yönelik şiddetin aslında hayli yaygın olması.
Şu çok somut bir gerçek ki İl Emniyet Müdürlüğü verilerine yansıyan kadına yönelik şiddet vakaları, madalyonun sadece görülen yüzü. Gebze Bölgesi’nde kadına yönelik şiddet, ölçülemeyecek derecede yaygın. Böylesi bir yapının Gebze’ye kazandırılması, hedef kitlesinde erkeklerin de yer alması, proje kapsamında sivil toplum örgütleri ile birlikte ayırım gözetmeksizin siyasi partilerin kadın kolları ve yapılanmaları ile işbirliğine sıcak bakılması çok önemli. Fahri Öztürk, Kocaeli Zirve’nin sorularını Bostan İşhanı’ndaki bürosunda yanıtladı:
BİR ADAY DAHA ÇIKACAKTI…
Uzun yıllar sonra Gebze Temsilciliği’nin tek adayı oldunuz. Nasıl oldu bu?
Gebze Baro Temsilciliği için bir aday daha çıkacaktı. Son anda vazgeçtiler. Biz de birlik beraberlik olması gerektiğini savunduk. Arkadaşları ziyarette de birlik beraberlik olması gerektiğini dile getirdik. Sonuçtan herkes gayet memnun, iyi bir uzlaşma oldu. Seçim ve atama sonrası görüşmelerde de bu izlenimi aldık.
Gebze’de bilindiği üzere yeni adliye binası kuruldu. Gerek yeri, gerekse kimi eksikleri çok konuşuluyor. Yeni binanızı siz değerlendirir misiniz?
Esasında yeni adliyedeki sosyal imkânlarımız eskiye nazaran çok iyi. Ama yeni bir adliye binası olması sebebiyle bir takım sorunlarımız, ihtiyaçlarımız var. İnternetin olmaması ayrı bir problem, telefon çekmiyor.
Yeni adliye binasında vatandaşlar ile avukatlar aynı kapıdan giriyor. Tabi avukatların girişte üzeri aranmıyor, sıraya girmiyor ve bazı zamanlarda vatandaşla tartışmalar olabiliyor. Bunu Başsavcı ile yapacağımız görüşmede de dile getireceğiz. Adalet Komisyonu Başkanı ile görüştük ama bu hususu Başsavcı ile görüşmemiz lazım.
Adliye binasında üçüncü kattaki baro odasını, meslektaşların duruşma aralarında rahat edip huzur bulabileceği bir mekân haline getirmek istiyoruz. İkinci katta da bir baro odamız var ama şu an kullanmıyoruz. Üçüncü kattaki baro odasının kapısı açık herkes girebiliyor ama ikinci kattaki baro odasını, kartlı sistem yapmak istiyoruz. Makinesini getirdik ama sistem henüz kurulu değil. Orayı da kullanıma açıp meslektaşların duruşma aralarında en azından huzurlu bir mekânda dinlenmesini arzuluyoruz.
ADLİYEYE NOTER İÇİN YAZIŞMALAR YAPILDI
Baro başkanımız Bahar Gültekin Candemir ile de görüştüğümüz bir diğer sorunumuz… Meslektaşlarımızın çoğunluğu değil ama bir kısmı yeni adliye binasının oraya taşınmak istedi ama noter yok. Baro başkanımıza konuyu ilettik. Gerek Adalet Bakanlığı gerekse Noterler Birliği’ne baromuz tarafından bir yazı yazıldı.
VAKIFBANK ŞUBESİ, VATANDAŞIN DA İHTİYACI
Yine adliye içinde Vakıfbank’a ait tek bir bankamatik var. Vakıfbank’ın şubesinin kurulması için Başsavcılık ile görüşme yapacağız. Biz avukatlar olarak Vakıfbank ile çalıştığımız için bankanın burada bir şubesinin olması çok elzem. En az PTT kadar önemli. Bu sadece avukatlar için değil vatandaşlar için de çok önemli. Biz avukatların temsilcisi olarak avukatların yanı sıra vatandaşların temsilcisi olarak onların da taleplerini dile getiriyoruz aslında. O da nedir? Vatandaş için de Vakıfbank’a harç yatırması gerektiğinde, bankamatik kartı da yoksa çarşıdaki Vakıfbank’a yatırıp gelmesi, çok zor bir durum.
Niçin Vakıfbank?
Devlet Vakıfbank ile çalıştığı için Vakıfbank. Gönül başka banka ş
ubelerinin de gelmesini, imkânların daha genişlemesini arzu eder ama en azından, icralar Vakıfbank ile çalıştığı için orada bir şubesinin olması çok önemli.
Gerek Vakıfbank kurumsalında banka şubesi, gerekse noter.. Bunlar öngörülebilir eksikler değil miydi?
Hayat prensibimdir: Bir şeyi eleştirirken de yapıcı olmak durumundayız. Bir şeyi tartışıp netice alacaksam onu yaparım ama derdim şu: Benim işim hallolsun. Kocaeli Barosu’nun Gebze Temsilcisi isem, avukat meslektaşlarımın işi hallolsun. Bunlar giderilebilir sorunlar.
YERİ “BİRAZ” SORUNLU!
Öte yandan, ‘Adliyenin taşınması aceleyi mi geldi?’, ‘Plansız mı oldu?’ gibi konularda.. Yeri konusunda şu eleştiri yapılabilir. Özellikle dışarıdan gelen meslektaşlar, ‘Gebze’ denilince merkeze geliyorlar. Bir de biliyorsunuz, duruşmalar saatli. Gebze merkezinden Gebze Adliyesi’ne gitmesi yarım saati bulabiliyor. Toplu ulaşımla, 45 dakika. Trafik var. Zamanınız kısıtlı ise toplu ulaşım ile duruşmaya zamanında yetişmeniz mümkün olmayabilir. Otobüs durağında inip, adliye binasına yürüyüp bina içinde duruşma salonunu bulabilmek bile ayrı bir süre. Vakit kaybı. Toplu ulaşım Gebze içinden var ama dışarıdan gelecek avukat arkadaş Tatlıkuyu Köprüsü’nde inip Merkez Hastanesi’nin oradaki duraktan bir daha binecek. Yeri konusunda başka imkânlar var mı idi, değerlendirildi mi bilemiyoruz.
KAPASİTESİ ÇOK İYİ
Öte yandan kapasite olarak eski binaya kıyasla çok iyi. Rahatız. Adliye geniş. Daha geniş bir baro odamız var. Bilgisayar, fotokopi, temsilcilik ve temsilcilik kalemi odalarımız ayrı, balkonumuz var. Sosyal imkânlar olarak daha rahat.
Adliye civarında belli ki, ‘Avukatlar kiralar’ diye yapılan iş merkezleri ölü yatırıma dönüştü, kiracı bulamıyor. Avukatlar büro için o mevkiiyi pek tercih etmedi sanki?
Adliyede daha çok duruşma, dilekçe, evrak takip işlerimiz oluyor. Vaktimizin büyük kısmı müvekkil ile görüşme, noterlik ve banka işleri oluyor. Müvekkilin de tercihi çarşı çünkü görüşmek için adliyenin olduğu yere gelmesini istemek, müvekkil için kolay olmuyor. O bakımdan adliye civarı yerler meslektaşlarımızın büro kurması veya taşıması için çok tercih edilmedi.
Gebze’de 350’ye yakın avukat var. Birçok ilin avukat sayısından fazla. 100’e yakın büro vardır. Belki yüzde 20’si ancak gitti adliye civarına.
VEKÂLET İLİŞKİSİ ÇOK KIYMETLİDİR.
“PASTA” DİYE TANIMLANAMAZ…
Zaman zaman özellikle baro seçimleri döneminde gündeme gelir. Gebze’deki iş hacminiz, “Pasta” diye tanımlanıp bu “pasta”dan Gebze dışından avukatların da sebeplendiği konuşulur? Sizce de savunma, ticari bir “pasta” mı?
Vekâlet ilişkisini izah ettiğiniz anlamda pasta olarak görmüyorum. Vekâlet ilişkisi kanunla hak olarak tanınmış, aslında çok kıymetli bir ilişki. Vekâlet sözleşmesi, çok kıymetli bir sözleşme. Vatandaşın davası Gebze’de görülüyor olabilir. Erzurum’dan bile bir avukat ile çalışabilir çünkü güven ilişkisine dayanıyor. Ya da örneğin herhangi bir fabrikanın günlük tüketimlerini temin için Gebze esnafını tercih etmesi gerektiğini savunabilirsiniz veya savunabiliriz ama İstanbul’dan veya farklı bir ilden avukatı olabilir. Çünkü güven ilişkisi farklı bir olay. Güvenin bu kadar esas alındığı başka hiçbir sözleşme yoktur. Vatandaş kime güveniyorsa vekâletini ona verir.
Kaldı ki Gebze’deki meslektaşlarımızın işleri de gayet yoğun. Gebze’de avukat yoğunluğu da fazla ama Gebze’nin iş potansiyeli de çok yüksek. Gebze’deki nüfus yoğunluğu, adli vakaların fazlalığı gibi birçok etken var. Ben Anadolu ilçelerinde, Ağır Ceza Mahkemesi olan adliye bilmiyorum. Gebze’de üç tane vardı. Biri kapatıldı, iki tane var. İlçeler için lüks olan Ağır Ceza Mahkemesi hemen hemen her ilde var ama Ticaret, Tüketici ve Çocuk Mahkemeleri birçok ilde yok ama Gebze’de var. Çok büyük bildiğimiz illerde İş Mahkemesi sayısı üç dört iken Gebze’de sekiz tane var ve olağanüstü yoğunlar. Birçok yerde Aile Mahkemesi yok. Onların yerine Asliye Mahkemeleri bakıyor, Gebze’de üç Aile Mahkemesi var. Birçok ilçede savcı ya hiç yoktur ya bir kişidir Gebze’de 40-50 savcı, hâkim var. Bu doğrultuda Gebze’nin ‘pasta’ olarak değerlendirilmesi ne kadar doğru bilmiyorum ama ben öyle bakmıyorum.
Çok sayıda siyasi partiden çok sayıda meslektaşınız belediye başkanlığına aday adayı oldu, aday gösterilenler var. Hukukçu belediye başkanı ne demek? Kentine ne kazandırır?
Öncelikle şunu ifade edeyim, siyasi parti ayırımı asla gözetmiyorum. Özellikle yerel seçimlerde zaten, kişiler partilerden veya partiler yerel seçimlerden tamamen bağımsız değil. O zaman belediye başkanlığını düşününler partilerden bağımsız şekilde aday olsunlar. Öyle değil. Demek ki siyasi bir obje kullanmak istiyorlar. Dolayısıyla seçmen olarak vereceğiniz oy da hem şahsa, hem partiyedir. Bana, ‘Partiden bağımsız şekilde adayı çok sevdiğimden oy verdim’ demek de çok inandırıcı gelmiyor.
PARTİLER ÜSTÜ BİR MESLEĞİZ
Hukuk fakültesine başlamadan önce şehircilik ile ilgili mimarlık, mühendislik fakülteleri okuyan kişilerin belediye başkanlığında daha başarılı olacağını düşünürdüm. Öyle bir kanı uyanmıştı bende. Ama sonradan değişti, mesleğim ve işim gereği çok da geziyorum. Hangi partiden olursa olsun; mesleği avukatlık olan belediye başkanları daha gayretli, daha sosyal, insan ilişkileri daha kuvvetli. Çünkü mesleğimizin partiler üstü bir konumu var.
Gebze Baro Temsilciliği’ne seçildikten sonra eski temsilcilerimiz ile bir toplantı yapmak istedim ve yaptım. Orada UfukEkinci (AKP Gebze aday adayı) ve KemalMemiş (CHP Dilovası adayı) da vardı. İki farklı partiden aday arkadaşlarımız. O toplantıda siyaseten hiçbir şey konuşulmadı. ‘Seçilirseniz meslektaşlarınıza desteklerinizi bekleriz’ dedik ama çok güzel bir ortam oluştu. Tekrarlanması istendi. Avukatlık mesleğinin partiler üstü konumundan dolayı o gün gerçekten güzel bir ortam oluştu.
Eşim Antalya’nın Kepez İlçesi’nden ve Kepez Belediye Başkanlığı’nı Avukat Hakan Tütüncü sürdürüyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nden belediye başkanı seçilmiş, adam çalışıyor mesela. Güzel çalışıyor. Bugüne kadar gördüğüm tüm mesleği avukatlık olan belediye başkanlarını, başarılı gördüm. Demek ki belediye başkanlığı sosyal olan kişilerin daha başarılı olduğu bir alan yani.
DÖRT İLÇEMİZDE DE AVUKATLARIN
BELEDİYE BAŞKANI OLMASINI DİLERİZ
Gebze eski temsilcilerimiz ile yaptığımız toplantıya bu yerel seçimde Adalet ve Kalkınma Partisi’nden Gebze Belediye Başkan aday adayı olan eski milletvekili Cemalettin Kaflı ile CHP’den geçtiğimiz yıllarda milletvekili aday adaylığı da yapan eski ilçe başkanı ve meclis üyesi Saide Arslan hariç tüm eski temsilcilerimiz geldi. Ben siyasi parti fark etmeksizin bu yerel seçim döneminde belediye başkan aday adayı ve adayı olan tüm meslektaşlarımıza başarılar diliyorum. Bölgemizdeki dört ilçede de avukat meslektaşlarımız belediye başkanı olur. Temennimiz o.
Hukuk fakültesi bitirenlerin tamamına yakınının mezun olduktan sonra bir siyasi ideolojiyi benimsediğine dair bir tespit var. Katılıyor musunuz?
Hukuk fakültelerinin kişilere kattığı şöyle bir özellik var. Üniversiteyi bitirdiğinizde değişmelerinden ötürü kanunları, mevzuatları belki tekrar okursunuz ama hukuk fakülteleri kişiye bir muhakeme yeteneği katıyor. Siz de içinizdeki muhakeme yeteneğini değerlendirip herhangi bir siyasi ideolojiyi edinebiliyorsunuz. Dolayısıyla tespit doğru. Hukuk fakültesini bitirip, ‘Apotiliğim ben’ diyen çok az sayıda kişi vardır. Herkesin bir görüşü var ama marjinal olan, ‘Benim görüşüm doğrudur’ diyene de çok nadir rastlanır. ‘Benim görüşüm budur, doğrudur ama yanlış olma ihtimali var’ der ve her zaman bir kuşkuyu taşır. Bir de bir hukukçunun kesin doğruları olmaz ki. Bazen stajyerler geliyor ve şunu söylüyor, ben de üçüncü sınıftayken öğrendim bunu: ‘Kanun ve hukuk aynı şey midir?’
KANUN DEĞİL HUKUK ADAMIYIM
Kanun ve hukuk aynı şey değildir. Bazen kanun yaparsınız ama hukuka uygun değildir. Ben kanun adamı değilim, hukuk adamıyım. Bunu her zaman söylerim. Çünkü hukuku çok fazla değiştiremezsiniz, bellidir. Hukuku ancak sosyal hareketlilikler değiştirebilir. Ama kanunu istediğiniz gibi çekip düzenleyebilirsiniz.
TOPLUM BAZEN YANLIŞ KANIYA VARABİLİR
Kamuoyu vicdanı diye de adlandırılan bir durum var ki bazı durumlarda hakimlerin kararını bile değiştirecek şekilde etkileyebiliyor. Örneğin bu yılın başında Güzeltepe ASM’de doktora saldıran zanlı ev hapsi almıştı, tutuklu yargılamaya çevrildi? Nedir kamuoyu vicdanı?
Türk Mahkemeleri karar verirken, ‘Türk Milleti adına…’ diye yazarlar. Kanun değil hukuk adamı olduğumu söylemiştim. Bu noktada kararı bağımsız ve tarafsız hâkimlerin vermesi gerektiğine inanıyorum. Yani toplum vicdanı olabilir. Bu noktada çok örnek yaşadık. Bazen ona (toplum) gösterildiği gibi anlayıp yanlış yorumlayıp yanlış kanıya varabilir. Ama hâkim öyle değildir, bağımsız ve tarafsızdır. Şüphelinin lehine olan şeyi de dosyada görür ama toplum bunu görmez.
ÇOCUĞA TACİZLE SUÇLANAN
AFGANLI’DA İŞİN ASLI ÖYLE DEĞİLMİŞ…
Başıma da geldi. CMK’den bir dosya geldi. Gebze’de bir Afgan vatandaş, bir çocuğa cinsel istismardan mahkemeye sevk edildi. Tabi toplum, ‘linç etmişti.’ Ama dosyaya bakıp olayın içine girince olayın aslında öyle olmadığı o kadar aşikârdı ki; olayın bir kurmaca olduğu ve bir oyuna getirildiği çok belliydi. Ama toplum gerek televizyon ekranlarından, gerek sosyal medyadan nasıl gösterildiyse öyle yorumladı. Gösterilene göre, toplumun tepkisi de normal. Ama hâkimin tabi bu duruştan bağımsız, tamamen dosyadakine göre karar vermesi gerekiyor.
POLİS; SAVCI VE HÂKİM DEĞİLDİR
SAVCI DA; HÂKİM DEĞİLDİR
Özeleştiride bulunmak gerekirse 15 Temmuz vakası sonrası basın da kötü bir sınav verdi. Polis tarafından gözaltına alınan herkes, üstelik ‘vatan haini’ yaftasıyla teşhir edildi. Şüpheli nedir, sanık nedir?
Ceza yargılamasında şüpheli ile sanık ayırımı şudur. Kişi; hepimiz aslında potansiyel şüpheliyiz. Bir olay varsa ve delillerden biri bizi işaret ediyorsa şüpheliyiz demektir. Ve şüpheli demek kişinin suçlu olduğunu göstermez. Polis; savcı ve hâkim değildir. Şüpheli kişiyi sanık konumuna getirecek olan kişi, savcı da değildir. Savcı, şüpheli ile uğraşıyor. O kişinin sanık olup olmadığına mahkeme karar veriyor. Kişi bu gibi durumlarda, gerek polis gerek savcılık aşamasında şüphelidir.
KARAR KESİNLEŞENE KADAR
KİMSEYE “SUÇLU” DİYEMEYİZ
Savcı gerekli delilleri toplayıp şüphelinin sanık olmasına kanaat getirmişse iddianamesini hazırlayıp mahkemeye sunar. Mahkeme de, ‘Sen yeterli delilleri toplamışsın. Dava açmanı kabul ediyorum’ der. Soruşturma aşaması bitip kovuşturma yani yargılama aşamasına geçtiğinizde kişi sanıktır ama yine suçlu değildir. Diyelim ki kişi Gebze’de bir mahkemede yargılandı ve hakkında ceza çıktı. Yine suçlu değildir çünkü üst mahkemesi var. İsnata gitti, geldi, onandı karar, yine sanıktır. Temyize gider. Temyize gitti, geldi. Orada da karar onandı. Temyizin bir üst mahkemesi varsa yine sanıktır çünkü henüz kesinleşmemiş karardır. Karar kesinleşene kadar biz o kişiye, ‘Suçlu’ diyemeyiz.
CİNAYETİ İKRAR, CİNAYET DELİLİ DEĞİLDİR!
Tabi, suçüstü halleri ayrı. Bu noktada da biz usulen biz takip edeceğiz ama adamın silahlı olduğunu herkes görmüş, aşikâr. Adam da inkâr etmiyor. Ama o kişi için de usulen yargılama yapılır ve usulen kararı kesinleştirilir. O noktadan sonra suçlu diyebiliriz. Kişinin ikrarı bile kişinin suçlu olduğuna dair delil değildir. ‘Ben bu adamı öldürdüm’ demek, o cinayetin dosyası için delil değildir. Belki o öldürmedi ve başkasının suçunu üstleniyor. Nereden bileceğiz bunu. O konumdaki adamı da savunmak zorundayız.
12 KIZGIN ADAM ve YEŞİL YOL…
12 Kızgın Adam (12 Öfkeli Adam diye de bilinir) filmini izlediniz mi, 1957 ABD yapımı bu filmi kesinlikle izlemenizi tavsiye edeceğim bir film. O filmde; -günümüzde artık yok ya- 12 kişilik jürinin 11 üyesi, ‘Evet, bu adam öldürmüştür’ diyor. Birisi, ‘Acaba, o öldürmedi mi?’ diyor ve o acaba kuşkusundan yola çıkıp hakikaten o adamın öldürmediğini açığa kanaat getiriyorlar. İşte muhakeme, hukuk budur işte. Yani kanunculuk yaparsanız o sonuca varırsınız ama hukukçuluk ayrı bir şeydir. 12 Kızgın Adam’ın yanı sıra Yeşil Yol ve emsali filmler, üniversitede izletilen filmlerdi.
Temsilcilik olarak önümüzdeki iki yıl boyunca neler yapacaksınız?
İngilizce kursu, meslek içi eğitimler, yeni stajyerlerin mesleğe adaptasyonu, Gebze’de avukatlar arası sosyal etkinlikler ile ilgili belli planlarımız, çalışmalarımız var. Bunların birçoğu zaten bizden önce de yapıldı, bizde tekrarlayıp sürdüreceğiz. Liselerde avukatlık mesleğini anlatacağız. Bu konuda da davet geliyor. Okullara gittik, gitmeyi sürdüreceğiz.
Bir de şunu yapmak istiyorum Gebze’de. Ben üniversite öğrencisi iken Kadın Hakları Komisyonu üyesiydim. Gebze aslında büyük. Çok şükür, fazla kadın cinayeti olmadı ama kadına yönelik şiddet her yerde olduğu gibi Gebze’de de var. Baromuz ile görüşüp, Gebze’de bir Kadın Hakları Komisyonu kurmayı istiyoruz. Buna dair kendimize sponsor bularak ve destek de alarak, gerekirse billboardlar ile duyurarak yaymak istiyoruz. Bu gibi durumlarda baro gereklilik halinde ücretsiz avukat da tayin ediyor. Bunu bir çok kadın bilmiyor. Bunu duyuracağız ve afişlerde anlatacağız. Gebze’deki bütün avukatları bu işe dâhil etmek istiyorum.
İki senemi bu şekilde değerlendirmek istiyorum çünkü bu iki senelik süre bana verilmiş bir fırsat. Gerekirse şunu da yapacağım. Öğrencilik yıllarımda kahve kahve dolaşıp erkeklere anlatmıştık biz. Kadın haklarını anlattık. Aile Mahkemeleri’ni inceleyip sunumlar hazırlamıştık. Gebze’de kuracağımız Kadın Hakları Komisyonu ile birlikte Gebze’de de gerekirse kahve kahve dolaşacağız. Kadın haklarını anlatacağız. Erkekleri de bilinçlendirmek lazım. Çünkü bilinçlendirmemiz gereken en önemli kesim, erkekler. Kadınlarımızı da bilinçlendireceğiz. Gerekirse kadınlar ile çalışma yapıp kadınlara yönelik bilgilendirme sempozyumu yapacağız.
Siyasi partiler dahil, sivil toplum desteğine açık olacak mısınız?
Derneklerle bu çalışmayı sürdürebiliriz. Ben ideolojik olarak, siyasette kadın kolları kavramına karşıyım ama var. Dolayısıyla bu toplum gerçeğini göz ederek onlarla da çalışabiliriz. Siyasi partilerin kendileri ve kadın kolları da bizim için değerlidir. Ben o açıdan çok ketum bakmıyorum. Özetle bunlar. Barodaki avukat arkadaşların sosyal imkanlarının geliştirilmesi, eğitimler, meslek içi eğitimler,. İngilizce eğitimi, kadın hakları konusunda… etkin bir dönem geçirmek istiyoruz.
Fahri Öztürk kimdir?
1989 yılında Erzurum’un İspir İlçesi’nde dünyaya geldi. İlköğretimini Gebze’nin İstasyon Mahallesi’ndeki Cumhuriyet (dönemin) İlköğretim Okulu’nda tamamladı. Sarkuysan Anadolu Lisesi’ni döneminin (2004 – 2007) birincisi olarak bitirdi. Ankara Hukuk Fakültesi (2011) mezunu. Stajını İstanbul Barosu’nda tamamladı. Bir müddet Ataşehir’de bir hukuk bürosunda çalışıp ardından askere gitti. Askerlik görevini yedek subay olarak İstanbul Küçükyalı ve Mardin Kızıltepe’de yerine getirdi. Tezkerenin hemen ardından 2014 yılının nisan ayında Gebze’de ofisini kendi bürosunu açtı.
Çocuk Gelişme Uzmanı Sema Öztürk ile evli. Çiftin Ahmet Selim adlı 2.5 yaşında bir oğulları var.
Bakmadan Geçme





