BBS büyüdükçe işçisi küçülmüş
BMİS Gebze örgütlendikten sonra 12 kişinin çıkartıldığı BBS Metal'de direniş ikinci haftasına girdi. Direnişteki işçiler, fabrika büyüdükçe küçüldüklerini söyledi
DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze Şubesi’nin örgütlendiği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan yetkiyi de aldığı BBS Metal’da, o yetki sonrası çıkartılan işçilerin direnişi bugün (24 Eylül Pazartesi) 14’ncü gününe girdi. Kocaeli Zirve’nin dokuzuncu gün konuk olduğu direnişte, çıkartılan 12 işçiden dördü konuştu. Mustafa Seyrek, Mutlu Tosun, Orhan Kaçar ve Yakup Tarakçı ile BMİS Gebze Şube Örgütlenme Uzmanı Nihat Akyol direnişi ve süreci Kocaeli Zirve’ye değerlendirdi. Bugün işçilerin değerlendirmelerine yer veriyoruz.
Direnişteki işçiler Kocaeli Zirve’ye konuştu
İşçiler; “Sendikalaşmaya dair dün ne düşünüyorlardı, bugün ne?”, “Niçin sendikaya üye olmak istediler?”, “Neden DİSK/BMİS”, “Aileleri destekliyor mu?”, “Ne tür mobingler uygulandı?”, “Daha önce sendikal deneyimleri oldu mu?”… sorularını yanıtladılar. Onların anlattıklarından esasla BBS Metal’in Hasköy Küçük Sanayi Sitesi’ndeki küçük bir atölyede başlayıp bugün orta karar bir fabrikada süren yolculuğunda büyümeyi hep yatırım ve imalatta yapmış.
“Aynı gemideyiz” diyecekler mi?
İşçiler hiç ama hiç büyümemiş. İşçilerin anlatıları günümüzde malum kriz nedeniyle hayli yaygın olan, “Aynı gemideyiz..”i hatırlattı. Firma yönetimi şayet caymaz ise 26 Eylül Çarşamba günü ne açıklamada bulunacak bilinmez ama ola ki, “Aynı gemideyiz…” diyecek olursa, o işçilere biz de soracağız. “Aynı gemide misiniz?”
Girdiğimiz saat belli, çıkacağımız saat belirsiz
Yakup Tarakçı (35). Evli ve iki çocuk babası. Eşi ev kadını. 8 yıllık işçi. BBS Metal, beşinci iş yeri. Daha önceki işyerlerimde sendikasızdı ve sendikal örgütlenme çalışmasına girmedi. Bu ilk deneyimi:
“Sosyal haklarımızı alamadığımız, çalışma şartlarının ağırlığından ötürü sendikaya üye olduk. Fabrikaya sabah 08’de giriyorduk, kaçta çıkacağımız belli olmuyordu. Her an zorunlu mesailer olabiliyor. Hafta sonları da aynı şekilde. Dini ve milli bayramlar da dahil.
Yatırım hep makineye yapıldı
Bayram parası verileceği, hurdalar azalırsa prim verileceği vaat edildi. Her sene işçiye yatırım yapılacağı belirtilirken yatırım hep makineye yapıldı, işçiye hiç yatırım olmadı. Biz de bu şartlar altında daha fazla çalışamayacağımızı daha doğrusu geçinemediğimizi belirtince işveren bize kapıyı gösterdi.
BMİS’e kendi irademizle tercih ettik
Sendikal örgütlenmeye bu yılın haziran ayında başladık. BMİS’e bizzat biz gittik. Diğer sendikalarda gördüğümüz; patron tarafı ağır bastığı için, işçiyi en çok savunan ve direnen sendika DİSK ve BMİS olduğu için bu tercihte bulunduk ve bu tercih, kendi tercihimiz oldu.
95’i üretimde 128 çalışan var
95’i üretimde olmak üzere 128 çalışan var. Fabrika içinde taşeron işçi yok. Bakanlığa göre, memur kadrosunda iki kişi gözüküyor. Ofis çalışanları, memur kadrosunda gözükmüyor.
İşten, üretimden anlamayanlar müdür amir atandı
Bakanlığa onay tespiti için üretimde çalışan 65 kişinin üyeliğini gönderdik. Bakanlıktan gelen onay yazısının ardından örgütlenmemiz devam etti. İşverenin tutumu, o günden itibaren tamamen değişti. Daha önce hiç bu işten, üretimden hiç anlamayan kişileri müdür, amir pozisyonunda başımıza getirdiler. Onlar da bize idari konularda sürekli baskı uygulamaya başladı.
“Y……. a……. almaya gelmedik” dediler
Ama biz içeride kırılmadık ve tutumumuza devam ettik. Sadece yasal ve anayasal hakkımızı kullandığımız için bize içeride psikolojik baskı uygulandı. İçeride kameralar çoğaltıldı. Sözlü olarak, ‘Biz buraya kimsenin y…… a….. almaya gelmedik. Burada bir düzensizlik var, onu düzeltmeye geldik. Disiplin etmeye geldik’ denildi.
“Kameraları seyrediyorum. Klipleriniz hazır”
Zaten gelen idari işler müdürü Tuncay Dursun emekli bir ordu mensubu. Bize çeşitli çeşitli argo kelimelerle baskı uygulamaya devam etti. ‘Sizin çıkışınızı hazırlıyorum, birkaç kişisiniz’ dedi. İsim vererek hitaplarda bulundu. ‘Kameraları seyrediyorum, klipleriniz hazır. Avukatla sürekli görüşüyorum’ benzeri tehditler ve daha önce yapılmayan baskılar yapılmaya başlandı. Performans düşüklüğünden, arkadaşlarla çok muhabbet edildiğinden bahsedildi.
Davalarından vazgeçmeyenler ustabaşılıktan alındı
Ustabaşılık kaldırıldı. Ustabaşılık, İşverenlerimiz tarafından tehditle kaldırıldı. İşverenler Muharrem Beşbilek, Salim Şener ve Turgut Uyar ustabaşı arkadaşları toplayarak tehditle, ‘Biz bu sendikayı istemiyoruz. Bu davadan vazgeçin’ diyerek uyarıda bulundular. Arkadaşlar da bu davalarından vazgeçmedikleri için önce ustabaşılık görevleri alındı. Aşağıda üretime verildiler. Ardından da daha önce yapılmayan baskılar yapılmaya başlandı. ‘Sen niye buradasın, şuradasın’ türü baskılar oldu.
Tuncay Dursun tüm izinleri iptal etti
Tuncay Dursun geldikten sonra tüm izinler iptal edilmeye başlandı. Tuncay Bey zaten kendisini tanıtırken, ‘Benim adım şu şu şu. 15.10.2018 tarihine kadar bütün izinler iptal edilmiştir’ diye tanıttı kendini. Sendikalı olan arkadaşlar izin kullanamadı ama sendika üyesi olmayan arkadaşlar izin kullanmaya devam etti. Çoğunluğun tespiti ve sendikal onay geldikten üç hafta sonra Tuncay Dursun işe başladı.
Benim de görevimi elimden aldılar
CNC appant operatörüyüm. Üretimde kalifiye elemanım. Ayrıca ustabaşının bir altı olan, vardiya üretim sorumlusuyum. Bu süreçte benim de görevimi elimden aldılar tabi.
Ben de eşime onay geldikten sonra söyledim
Sendikal örgütlenme çalışmamız esnasında işverenin haberi olmadı. İşveren, bakanlıktan yetkinin gelmesinin ardından öğrendi ve tüm tavırları değişti. Zaten sendikal örgütlenme çalışması içindeysen evde eşine bile söylemeyeceksin. Ben de eşime onay geldikten sonra, böyle bir sürece girdiğimizi anlattım.
Hiçbir gazeteci de o aşamada haber yapmamalı
Hiçbir gazeteci de herhangi bir fabrikada sendikal örgütlenme olduğunu duyarsa, şayet yetki gelmemişse asla, ‘Haber buldum’ diye haber yapmamalı bence. Bu gibi durumlarda, neredeyse terörist ilan ediliyorsun. Elbette basın özgür olmalı ama Türkiye şartları da göz önünde bulundurulmalı.
İşçi sınıfının ne olduğunu öğrendik
Buradaki örgütlenme çalışmamız esnasında, bir kere işçi sınıfının ne olduğunu öğrendik. İşçinin ne olduğunu öğrendik. Toplumun bize bakış açısıyla birlikte bu ayrıntıya dair görüşlerimiz tabi ki sürekli değişti. Dayanışma, sorumluluk, sosyal sorumluluk, vatandaşlık sorumluluğu, bunlar hep vardı ama bu örgütlenme çalışması içindeyken daha baskın ve bunun herkesin bilinçlenmesini gerektirecek bir sorumluluk olduğunu öğrendik.
Biz zaten sekiz yıldır izine çıkmıyorduk ki
Toplamda 13 yıllık işçiyim. Sendikalara ilişkin bakış açım, dünüme nazaran çok değişti. BMİS’in içine girdikten sonra sendikaları tanıdım, ettim. Bazı yerlerde ise sendikalı sendikasız fark etmeksizin aynı bakış açısı devam ediyor. İşveren yine zorunlu mesaileri dayatıyor ve buna müsaade ediyorlardı. Ama sendikalı olduktan sonra benim de duruşum, tavrım değişti.
10 yıl önce olsaydı, uzaktan bakıp giderdim
Artık zorla, zorbalık ederekten beni mesaiye getiremeyeceğini öğrendim bir kere. İzinler konusunda, biz zaten sekiz yıldır izine çıkamıyorduk ki. Bizim izine çıkmamız için, fabrikanın üretim sisteminin çekmesi gerekiyordu. Üç vardiyalı sistem, 08 – 08’e (sabah akşam, iki vardiyaya) dönerdi. Böyle izine çıkartırlardı. 10 yıl önceki halimle, çalıştığım fabrikada sendikal örgütlenme olsa samimi söyleyim, uzaktan bakıp giderdim.
Eşimle beraber dayanışıyoruz
Çocuklarım üç ve beş yaşlarında. Eşim sonuna kadar destek oluyor. Bu gibi durumlarda elbette aile desteği de çok önemli. Eşimle beraber dayanışıyoruz. Buradan eve gittiğimizde, evde de bir dayanışma içerisindeyiz. Aile büyüklerimizden yana da tam destek var. Allah razı olsun hepsinden… İş ekmek yoksa barış da yok.
Mesaiye gelmeyene tutanak tutuyorlardı
Mutlu Tosun (35), evli ve iki çocuk babası. Eşi ev kadını. 20 senelik işçi, 13 yılı BBS’de geçti. Sendikal örgütlenmede ilk deneyimini yaşıyor: “Mesailere gelinmediğinde tutanak tutulup savunmalar alınıyordu. Pazar günü devletin verdiği resmi tatilken gelmeyene baskı uyguluyorlardı.
10 sene önce de aynı tavrı gösterirdim
Beş sene önce de ben bendim. Sonuçta bu bir işçi dayanışması ve hayatımızın patronların iki dudağı arasında olmaması için sendikayı istedik biraz da. Başardık ve yetki geldi. 10 sene önce de çalıştığım yerde sendikal örgütlenme olsa, içinde yer alırdım. Herhangi bir pişmanlığım yok.
Sendika olsun ki emeğin karşılığı alınabilsin
Sendikalara hep sıcak baktım. Sendika olması lazım ki işçiler istediği, hak ettiği, emeklerinin karşılığını alabilsin. Bütün hayatları, gelecekleri patronun iki dudağı arasında olmasın. Biz sendikal faaliyet, örgütlenme yüzünden çıkartıldık. Bunu biliyoruz.
Görevden alınınca maaşımız düşmedi çünkü…
Ben bölümümde ustabaşıydım. Görevimden alındım. Hatta bize baskılar yapıldı. ‘Noter getireyim, istifa edin’ denildi. Bir hafta süre tanındı. Biz devam ettik ve devletin bize verdiği yasal hakkı uygulayacağımızı ilettikten sonra da görevimizden alındık ustabaşılar ve vardiya amirleri olarak. Maaşımız düşmedi çünkü zaten bir ustabaşı farkı almıyorduk. Ekstra, geri alınabilecek bir hakkımız yoktu… Direne direne kazanacağız.
En kötü sendika sendikasızlıktan iyidir
Mustafa Seyrek (35), evli ve üç çocuk babası. Eşi ve kadını. 20 senelik işçi. BBS Metal’de dokuz senedir çalışıyor: “Daha önce Diler Çelik’te çalışırken kısa süreliğine, sekiz ay kadar Türk Metal Sendikası’na üyeliğim oldu. Sendikalı olmanın faydalarını gördüm. Oradaki sendika işveren sendikası da olsa, hiç sendikasızlıktan iyidir yani. En kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir.
Patrona satmayacağını bildiğim için BMİS
Ben de bu sendikal örgütlenme çalışmasında tercihimi, daha önceden Türk Metal üyeliği yapmış olmama karşın BMİS’ten yana kullandım. Çünkü her zaman işçiden yana olduğunu, patrona bizi satmayacağını bildiğimiz için BMİS’i tercih ettik.
24 saat çalışan oluyordu
Benim çalıştığım bölüm tek vardiyaydı. İstisnasız, her gün mesai. 12, 16 saat çalışılan günler oluyor. Bu sabah işbaşı yapıp, yarın sabah paydos eden oluyor. Yazın zaten 08-08 çalışılıyor, diğer mevsimlerde daha da yoğunlaşıyor. İstisnasız her pazar günü mesai için baskı yapılıyor. Çocuğun hasta olduğunda dahi izin vermeyip mesaiyi dayatıyorlar. Yöneticilerin tavırları bu şekilde.
Üç çocuğum var. Bulduğumuz işe mecbur sarılıyoruz
Yöneticiler kendisini işçiye karşı İngiltere Kraliçesi’nden daha üstün zannediyorlar. İnsan muamelesi değil kölelik, afedersin, bildiğin k…k muamelesi yapılıyordu. ‘Yanlışta olsa bizim dediğimiz olacak. Dediğimi yapacaksınız’ şeklinde, konuşma tarzları sert. Yıllarca bu şekilde gitti. Üç çocuğum var. Ev geçindiriyoruz. Bulduğumuz işe mecbur sarılıyoruz.
İyi niyetli davrandıkça daha çok ezilmeye başladık
Biz yıllarca şartların kötülüğüne rağmen fedakârlıklarda bulunduk. Her zaman işyeri için elimizden geleni yaptık. İzindeyken aradılar. Kaç kilometre uzaktaysam, karda kışta sabah yola çıkıp akşam işbaşı yaptım. Herkes iyi niyetliydi. Kötü niyetli kimse yoktu. Ama biz iyi niyetli davrandıkça daha çok ezilmeye başladık. Bu sefer dedik ki, yasal yoldan hakkımızı arayalım.
Anayasaya güvenerek sendikalı olduk
Anayasaya da güvenerek sendikaya, BMİS’e üye olduk. Daha sonra bize baskılar başladı. Daha önce hiç vardiya amirliği yapmamış ya da pano işinde deneyimi olmayan adamları başımıza getirdiler ve ustabaşılığı kaldırdılar. Patronlar bizleri toplayıp bir hafta içinde sendikadan istifamızı istediler. Bir hafta sonra yine topladılar. Sendika üyeliğinden istifa etmeyince ustabaşılığı kaldırıp vardiya amiri sistemini getirdiğini söyledi.
Ağzı bozuk, millete küfürle konuşan…
Dışarıdan daha önce hiç tecrübesi olmayan iki vardiya amirini, sırf bize baskı yapması için getirdiler. Bir de Tuncay Dursun adlı, idari işler amirini getirdiler. O da ağzı bozuk, millete küfürlü konuşan, olur olmaz sebeple millete tutanak tutup mobing uygulayan, aşırı baskı uygulayan biri. Baskıya rağmen inadına direndik. Yine işimizi yapmaya çalıştık. Bu sefer de hiçbir gerekçe göstermeden, sırf sendikalı olduk diye işten attılar. Şu anda da burada bekliyoruz.
Yeni girenlerin maaşı kıdemlilerden yüksek
Biz burada yıllardır çalışan, ustabaşılık da edinen vasıflı insanlarız. Ben çalıştığım bölümde ustabaşıydım ve en son aldığım maaş, 2 bin 500 TL idi. Ve bizim yerimizi çok sayıda vasıfsız, işçi arkadaşlarımızı aldılar. İçerideki arkadaşlarımızdan öğreniyoruz. Hiç işi bilmiyorlar, giriş maaşları bizlerden yüksek. 10 senelik uzman bir işçiden, daha yüksek maaş alıyorlar.
Yıllarca hep yüzde 50 ile mesaiye kaldık
Yıllarca bütün mesailer, saat ücreti yüzde 50 zamlıydı. Son iki yıldır hafta içi ve cumartesi mesailerimiz yüzde 50, resmi bayramlar ve pazar günlerinde yüzde 100 oldu.
SGK primimiz 2013’e kadar asgari ücretten ödendi
2013 yılını kadar da maaşlarımızın asgari ücret tutarında olanını bankadan, geriye kalanını elden zarfla alıyorduk. Bordroda da sigorta primimiz, asgari ücret üzerinden yatırılıyordu.
3 bin TL’yi geçtiğini hiç hatırlamıyorum
Üç oğlum var, üçü de öğrenci. Yoğun mesaiye kalmamıza rağmen, mesai ücreti giydirilmiş maaş da geçimimizi sağlayacak bir tutarda olmadı hiç. 2 bin 500 TL maaşım vardı. Mesailer eklendiğinde, 3 bin TL’yi geçtiğini hiç hatırlamıyorum.
Sendikalara en azından, soğuk değildim
Orhan Kaçar (35). Evli ve iki çocuk babası. Eşi ev kadını. BBS Metal’in ilk işçilerinden, 14 yıllık kıdemi var. Sendikal örgütlenmede ilk deneyimi: “BBS Metal’e ilk girdiğimde, benimle birlikte sekiz çalışanı vardı. Sendikalara, işçilik yaşantımın hiçbir döneminde, en azından soğuk değildim. Gebze Hasköy Küçük Sanayi Sitesi’nde çok küçük bir yerde başladık. Sonraki yıllarda aynı site içinde, biraz daha büyük bir yere geçtik. Sonra da bu fabrika binasına yerleştik.
BBS’yi ne kadar büyüttüysek o kadar küçüldük
Biz de bu aşamada kendimizden bir şeyler katarak, ‘Büyürüz. Daha iyi seviyelere geliriz. Hem işveren hem çalışan açısından ekmeğimizi daha da bölüşerek kazanırız’ babıyla devamlı çalıştık. Fabrikayı bugünlere getirdik. Biz ne kadar fabrikayı büyüttüysek işçi arkadaşlar olarak küçüldük.
13 yıl, “Bu yıl da yatırım yapacağız” dediler
Ekmeğimizin, kazancımızın artık bize yetmediğini, bize bir şeyler vermelerini gerektiğini söylediğimizde, ‘Bu yıl da yatırım yapacağız’ denildi. Burada her yıl başlarında muhakkak yeni bir tane makine gelir. ‘Yatırım yapacağız, bir dahaki sene bölüşeceğiz ekmeğimizi’ diye konuşuluyordu. Bu şekilde bir 13 yıl geçti.
BMİS kararını oy birliğiyle aldık
Artık işçi arkadaşlar olarak bizler işverenin baskılarına dayanamayarak aldığımız paranın yetmediğini, geçinemediğimizi söyleyerek artık sendikaya başvurma yolunda bulunduk. Bizi de en iyi destekleyen, BMİS’i arkadaşlarla kararlaştırdık. Bu kararı, oy birliğiyle aldık.”