Bütçeden emekliye halka pay ayrılmalı

Tüm Emekliler Sendikası Gebze Şube Yürütme Kurulu Başkanı Cemil Yüksek, Meclis'te bugünden itibaren başlayan bütçe görüşmelerinin önce yoklarını sonra taleplerini sıraladı: Bütçede emekli, emekçi, halk yok. Hepsine, eğitime ve sağlığa pay ayrılmalıdır.

2019 yılı ülkemiz bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bugünden itibaren görüşülmeye başladı. Tüm Emekli-Sen Gebze Şube Başkanı Cemil Yüksek sendikanın diğer şubeleri ile eş zamanlı gerçekleşen basın açıklamasında taleplerini sıraladı. Yüksek ve beraberindekileri şube üyesi, CHP Gebze Belediye Başkan adayı Avukat Recep Dursun da eşlik etti. Açıklamada talepler şöyle sıralandı:

Emekliler ne bekliyor ne istiyor

“Mevcut haliyle bu bütçe uygulanırsa; emekliler başta olmak üzere tüm dar gelirli ve emekçi kesime refah değil yük getireceği bir gerçektir. Ama bizler buna razı olmayacak ve bütün demokratik haklarımızı kullanarak bu bütçenin geçmesine ve uygulanmasına karşı koyacağız.

2019 yılı içinde Anayasa’da yapılacak değişiklikle emeklilerin sendika hakkı tanınmalı, parlamentoda emekli sendikaları statü yasası çıkartılmalı, 2020 yılı zammı için sendika ile toplu sözleşme yapılmalıdır.

2019 bütçesinde emekli yok, emekçi yok, halk yok. Diyoruz ki emekliye, emekçiye, eğitime ve sağlığa pay ayrılmalıdır.

Maaşlarımız yüzde 6 oranında arttırılmalı, iki maaş tutarında ikramiye verilmeli, Milli gelirden emeklilere pay verilmesi ve intibak yasasının çıkarılması sağlanmalıdır.

Diğer sorunlarımızın çözümü için Hükümet ile TİS masasına oturarak çözüm bulunulmalıdır.

Son çıkan 5510 sayılı yasada ortaya çıkan belirsizlikler giderilerek aradaki kayıpların giderilmelidir.

Temel tüketim mallarında vergi alınmamalı, her türlü kamusal ulaşımdan emekli ve eşlerinin ücretsiz yararlanmalıdır.

Sağlıkta yapılan kesintiler kaldırılmalıdır. Erişilebilir sağlık hizmetleri sağlanmalı ve hastanelerde Geriatri klinikleri açılmalıdır.

Görülüyor ki bu sistemin değişmesi Türkiye için zorunluluktur.

Şimdi TBMM’de, ama hep sokakta ve günlük hayatımızın içerisinde yüksek sesle şu soruyu sormalıyız. “Bu bütçe kimin bütçesi?” Saray’ın mı, halkın mı? Bütçe maddelerinin aynı zamanda bir demokrasi mücadelesi olduğuna inanıyoruz.

Yılmadan yorulmadan tüm emek cephesiyle oluşturacağımız birleşik cepheyle bu koşulları değiştirmek elimizdedir. Yaşasın örgütlü mücadelemiz, herkese kolay gelsin.”

Basın açıklamasında ayrıca şu görüşlere yer verildi: “Tek adam rejimi”nin ilk bütçesi Saray tarafından hazırlanılarak Meclis’e gönderildi. Bütçeler sırf ekonomik değil bir Hükümet’in emek – sermaye ekseninde tercihlerini hangi sınıftan yana kullanılıyor, güvenlikçi politikaları mı yoksa demokratikleşme hizmetlerine mi öncelik verdiğini gösteriyor. İktidarların kaynağın kimden toplanacağı ve nereye harcanacağına dair tercihlerini ortaya koyar. Yaşadığımız ekonomik krizin faturasının kime çıkacağının, krizin etkileri karşısında kimlerin korunacağının işaretleri bütçede verilir.

2019 bütçesi ilk kez Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanıyor. Sistem başkana vergi koymaktan istenildiği kalemde keyfi harcama yapmaya kadar demokratik bir toplumla bağdaşmayan yetkiler tanıyor. Ayrıca Sayıştay devre dışı bırakıldığı gibi bunun hesabını Meclis dâhil, hiçbir organa vermek zorunda değil. Parlamentonun bütçe teklifini reddetmesi halinde bile, bir önceki yılın yeniden değerleme oranına göre ayarlanarak sunulan bütçe yürürlüğe giriyor.

2019 bütçesi, “mali disiplin” kurgusuyla “faiz dışı bütçe fazlası” nedeniyle pazarlanıyor. Bu IMF reçetelerinin, neoliberal zihniyetin Türkiye gibi ülkelere dayattığı, “kemer sıkma” politikalarının “IMF”siz biçimde uygulanmasından başka bir anlamı yoktur.

Büyüme açığı kimlerden toplanacak

Hatırlarsanız, 2018 bütçesi 762 milyar dolar olarak düzenlenmişti. Vergi ve gelirler 697 milyar. Bütçe açığı 66 milyar dolar olarak kabul edilmişti. Dolayısıyla yüzde 40-50 arasında zamların yapılacağını yazmıştık ve bu oran aşılarak gerçekleşti.

2019 bütçesi 960 milyar olarak ön görülmüş, gelirler 807 milyar, bütçe açığı 93 milyar olarak görülüyor. Bunun anlamı, 2019 yılında 93 milyar liranın zam olarak yansıtılacağıdır. Diğer önemli noktada bu zamların kimlere ve nasıl yansıtılacağıdır.

Mevcut uygulamalara baktığımızda;

2019 bütçesinin gelirinin yüzde 88’ini vergiler oluşturuyor. Toplanan verginin yüzde 62’si dolaylı vergi, yani tüketim ürünlerinden alınıyor. Ülkemizde vergi gelirlerinin, toplam istihdamın üçte ikisi yani yüzde 65’i ücretli emekçilerden karşılandığı dikkate alındığında, 2019 bütçesinde de vergi yükünün yine emekçi, emekli vve dar gelirlilerin sırtına yıkılacağı anlaşılıyor. ÖTV ve KDV oranları yetmiyormuş gibi artan oranlı vergi dilimi uygulamasının sürdürülmesi nedeniyle 2019 ücretli, maaşlı zamları daha verilmeden uçup gitmiştir.

KESK-AR’a göre 2018 Eylül ayı açlık sınırı 2 bin 214 TL. Yoksulluk sınırı 6 bin 237 TL. Tek çalışanın aylık harcaması 2 bin 360 TL’dir. Ayrıca emeklilerin yüzde 80’i açlık sınırının altında ücret almaktadır. Bu bütçeyle öyle görünüyor ki zam furyası ve ekonomik kriz daha da şiddetlenerek devam edecek ve dar gelirlilerin durumu daha da kötüye gidecek.

TÜİK’ten alınan rakamlar tam gerçeği yansıtmasa da Sayıştay raporlarında da belirtilen yolsuzluklar ve usulsüzlükler AKP iktidarını rahatsız etmiş olacak ki çareyi her iki kurumun başkan ve yardımlarını görevden almakla bulmuşlar.

Bütçedeki dağılım neyi gösteriyor

Özellikle kamu yatırımlarından 30.9 milyar TL, sosyal güvenceden 10.1 milyar TL harcamaları toplamda 59.9 milyar TL toplanarak ve 16 milyar TL ek vergi toplayarak, toplamda 75.9 milyar TL tasarruf tedbirini övünme konusu yapmaları yanlış bir anlayışa işaret ediyor.

Tasarruf öngörülürken, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yüzde 29 arttırılması, ileri teknoloji ve ihracattan dem vurulurken Sanayi Bakanlığı bütçesinin yüzde 4.5 daraltılması, buna karşılık Diyanet bütçesinin yüzde 34.5 genişletilmesi, bütçenin önceliklerini ortaya koyuyor. Ayrıca jandarma yüzde 47, emniyet yüzde 21, sahil güvenlik yüzde 27.5’lik ödenek artışları güvenlikçi ve savaş politikalarının 2019’da da devam edeceğinin göstergesidir.

BDDK verilerine göre geçen yıl sonu itibariyle milyoner sayısı 138 bin 980 idi, bu aykı 9 aylık dönemde bu sayı 187 bin 225 kişiye yükselmiştir. Demek ki krizi fırsata çeviren 50 bin civarında işini bilen vatandaşımız varmış. Gece yarıları bankalardan ucuz dolar alanlar ve yüksek fiyattan yüklü miktarda dolar bozduran bu kişiler kimlerdir. Bugüne kadar bir açıklama yapılmadığına göre bu yandaşlar iktidar tarafından korunuyor anlamından başka bir anlam çıkmaz.

Enflasyan, 2003’ten beri en yüksek düzeyine, yüzde 25.2’ye, işsizlik resmiyette yüzde 10.8, gerçekte yüzde 16’ya, faizler yüzde 30’ların üzerine, üreticilerin maliyet enflasyonu yüzde 45’lere çıkmışken, ‘kriz yok, bu psikolojiktir’ sözü kimleri inandıracaktır.

İnandırıcı olmak istiyorlarsa; Cumhurbaşkanı’na yapılan yüzde 26’lık zam tüm emekçilere uygulansın. Emeklilikte yaş’a takılanların yasası çıkartılsın, dolaylı vergiler en az yüzde 50 indirilsin.”

Bakmadan Geçme