'Çayırova Marmara'ya entegre olacak'

AKP Çayırova Belediye Başkan aday adayı Servet Günay adaylık açıklamasında vaadini ilçenin ekonomik kalkınması üzerinden verdi. Doğaçlama konuşmasında ilçe içi barış ve kardeşliğe yer verdi. Yazılı açıklamasını okumadı, basının yazmasını istedi: 'Öncelikli hedefim Çayırova'yı Marmara'ya entegre etmek olacak.'

“Çok doluyum. Belki burada büyük şeyler ifade edemiyorum..”

Çayırova’nın beldelik döneminde AKP Güzeltepe kurucu belde başkanlığını üstlenen; bir dönem partisinden birinci sıra İl Genel Meclis üyeliği de yapan Servet Günay önceki pazar günü gerçekleşen adaylık açıklamasının doğaçlama yaptığı konuşmasında yukarıdaki cümleyi de ifade etti: “Çok doluyum. Belki burada büyük şeyler ifade edemiyorum.”

Adrese teslim iğneleme: 

Hep birlikte telafi edeceğiz

Yetinmedi. Çayırova’nın barış, kardeşlik, mutluluk ilçesi olmasını dileyip, “adrese teslim” iğnelemesinde, “Yıllarca bu davaya gönül vermiş arkadaşlarımın şikâyetlerini alıyorum. İnşallah hep birlikte telafi edeceğiz. Bu bir davadır. Cumhurbaşkanımız gibi dünya lideri olacak kişileri yetiştirmeliyiz. Reis’in çalışmalarına katkıda bulunmak için ne yapılması gerekiyorsa yapmalıyız. Çok doluyum. Belki burada büyük şeyler ifade etmiyorum. Diğer partiler ve sivil toplum örgütleri ile birlikte, tüm vatandaşlarımızın el birliğiyle Çayırova’yı daha güzel ve yaşanılır bir hale getirmeye adayım” diye konuştu.  

Çiftçi’yi dinleyenler Günay’ı da dinledi

AKP Çayırova İlçe Teşkilatı’nda pazar günü AKP Çayırova İlçe Kurucu Başkanı Bünyamin Çiftçi ile Servet Günay birbirlerinin peşi sıra açıklamalarda bulunmuş, Çiftçi’nin açıklamasına dair dün yayınladığımız haberde kitlenin neredeyse tamamının her iki aday adayını da dinlemesinden sebep hangi aday adayına ilgi yoğunluğu olduğunu ölçemediğimizi belirtmişti. Günay’ın açıklaması da AKP Çayırova İlçe Başkanı Ali Osman Gür’ün kısa bir selamlama konuşması ile başladı. Çiftçi’nin açıklamasında yer alan partililer aynı ilgiyi Günay’dan da esirgemedi. Günay konuşmasında önceden yazılı hazırladığı açıklamaya hiç değinmedi. Basına dağıttığını belirtip basının yazmasını istedi. O açıklamanın vaatlere ilişkin bölümünde ilçenin ekonomik kalkınmasına dair çalışma ön planda yer aldı:  

Çayırova’yı Marmara’ya 

entegre etmek önceliğimdir

“AK Parti belediyecilik anlayışının temeli; yerel dinamiklerin harekete geçirilerek, yerel toplulukların ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal alanda sürdürülebilir kalkınma ilkelerine uygun olarak gelişimini sağlamayı hedeflemektedir. 2019 yerel seçimleri için talip olduğum Çayırova Belediye Başkanlığı aday adaylığında muvaffakiyet elde edilirse, öncelikli olarak AK Parti’nin referansını bizatihi milletimizden aldığı millî, bölgesel ve küresel stratejiye uygun olarak Çayırova’nın şimdiye kadar hakkıyla kullanılmayan potansiyel ve birikiminin, Marmara Bölgesi’yle büyük entegrasyonunun sağlanması en önemli ve öncelikli hedef olacaktır.

Bu lokasyon avantaja çevrilmeli

Bu hedefin ana gayesi, “Güzel ilçemiz Çayırova’nın”  ekonomi-politik havza itibariyle zaten parçası olduğu iki önemli metropol olan Kocaeli ve İstanbul arasında bulunmasının avantaj konumunu fırsata çevrilerek, sanayi ve ticaret faaliyetlerinin yoğunlaştığı bu önemli güzergahın parçası olmasına uygun stratejiler geliştirerek, sanayi, ticaret ve lojistik kapasitesinin artmasına imkan sağlamaktan geçer. Bu yüksek kapasitenin şu anda âtıl olduğu ve kıtalararası geçiş avantajının potansiyeline uygun olarak kullanılmadığı herkesin ortak kabulüdür.

Eko-politik ve stratejik eylem planları

Uluslarası ticaretin geçiş noktasında kilit bir mevkide bulunan Çayırova’nın, 130 bine yaklaşan ve artma potansiyeli taşıyan demografik yapısıyla kısmen uyumlu olduğu gözlenen sosyo-politik ve ekonomik yapısı, bu sahada da bir takım hizmet koşullarını iyileştirmeyi zorunlu kılmaktadır. Uluslararası ilişkilerde ekonominin temel parametre haline geldiği günümüzde eko-politik ve stratejik eylem planları, yerel imkanların uluslararası rekabette esas vizyon noktalarını teşkil ettiği bir realitedir.

Gönül işidir, aşk işidir

AK Parti’nin yerel hizmet prensipleri, Sayın Cumhurbaşkanımız’ın dediği gibi; “ulusal ve küresel stratejiler, hizmet belediyeciliği üzerine müessestir” anlayışına dayanmaktadır. Bu hizmet anlayışında yaşanılan şehrin sosyal dokusundan mimarisine, çevre faktörlerinden altyapı hizmetlerine, eğitim, kültür, sağlık hizmetleri ve aslında pek çok alanda insan yüreğine dokunup orda iz bırakma amacı taşıyan bir gönül ve aşk işidir.

Halka hizmeti Hakk’a hizmet görüyoruz

Bıyıkları yeni terlemiş bir delikanlının yüreğine düşmüş ilk cemre gibi, ter ü taze bir aşk ve heyecanla, 2019 yerel seçimlerinde Çayırova Belediye Başkanlığı için Adalet ve Kalkınma Partisi’nden aday adaylığımı ilân ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız’ın “gönül belediyeciliği” çağrısına uyarak, tevazu, mahviyet ve halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak gördüğümüz bu kutlu yolda gönül belediyeciliğine “Bismillâh” diyerek yola çıktık.”

Gönül belediyeciliği çağrısına bismillah…

Servet Günay, “Gönül Belediyeciliği Çağrısına Bismillâh…” başlığıyla yaptığı yazılı açıklamayı, “Türkiye’ye ve Çayırova’ya gönül vermiş kıymetli arkadaşlarım, hepinizi muhabbetle selâmlıyorum. İlk gençlik yıllarından itibaren halka hizmetin en önemli mecralarından biri olan siyasî kulvarda gözünü açmış bir kardeşiniz olarak, ülkemizin yaşadığı büyük siyasi dönüşümün çeyrek asırlık bir döneminde, milletimize aşkla hizmet eden siyasi hareketlerin içinde bulunmak bahtiyarlığına eriştim” görüşlerine yer verdi. Açıklamada ayrıca özetle şunları kaydetti:

İstanbul çözüm üreten sahibini 1994’te buldu

“1994 yerel seçimlerinin milletimizin kaderiyle olan münasebetini bilhassa zikretmek icâb eder ki aslında AK Parti’nin başarı hikayesinin mimarı olan Sayın Erdoğan’ın liderliğini yaptığı; “yenilikçi hareket” olarak isimlendirilen siyaset strajisi kilit bir rol üstlenerek toplumun tüm kesimlerine ulaşma başarısı gösterdi; medyanın politik baskı unsurlarına rağmen İstanbul, millete hizmet yarışında mazeret kabul etmeyen ve çözüm üreten sahibini buldu.

14 Ağustos 2001 tarihinden evvel, esas olarak AK Parti’nin kuruluşunun felsefi ve ruhî temellerini işte bu kritik eşikte ve süreçte görmek gerekir; zira Sayın Erdoğan’ın şahsında ifadesini bulan “yenilikçi hareket” milletimize yepyeni bir dönemin kapılarını açtı; İstanbul, O’nun döneminde kendisine yakışan asîl çehresine kavuştu, şen ve mamur oldu.

28 Şubat’ın karanlık aktörleri…

Elbette karanlık oyunlar devreye sokularak 28 Şubat Post-Modern Darbe süreciyle akla, hâyale sığmayan bir hukuksuzluk süreci başladı ve 17 Aralık 1997’de okuduğu bir şiir yüzünden Sayın Erdoğan’ın, istikbaldeki parlak siyasi liderliğine, büyük bir pranga vurulmak istendi. 28 Şubat’ın karanlık aktörleri, bin yıl sürmesini arzu ettikleri kaotik bir düzen inşâ ederek Sayın Erdoğan’a muhtar olmayı bile çok gördü ve O’nun siyasi hayatını kendilerince bitiren hukuksuz siyasi garabetlere imza atarak milletin ümidine de kelepçe vurulacağını zannettiler.

Ancak milletimizin, İstanbul şehrini olağanüstü başarılı bir şekilde yöneterek gönüllere taht kurmaya muvaffak olan Sayın Erdoğan’ın, kuruluşunu 14 Ağustos’ta tamamladığı AK Parti’yi, tek başına iktidara taşıyarak verdiği cevap, o günden bugüne büyüyerek devam etti. 28 Şubat sürecinin devamı olarak ifade edilebilecek pek çok kritik süreçten geçildi; ancak millet irfanının her süreçte verdiği cevap daha büyük oldu. 27 Nisan 2007’de “e-muhtıra” ile hortlatılmak istenen irtica paranoyası, iktidarın dik duruşuyla çöpe atıldı.

İhanetlerin temel nedeni bölgesel güç olmamızdandır

7 Şubat 2002 MİT Krizi ile devletin hassas noktalarına saldıran Paralel Devlet Yapılanması, Gezi hadiselerinden sonuç olamayınca, 17-25 Aralık 2013 Yargı Darbesi’yle, AK Parti’ye ve liderine karşı yürüttüğü ihanet politikasını, nihayet, 15 Temmuz darbe girişimiyle Türk Devleti’ni işgale hazır hale getirmeyi amaçlayacak bir ihanete imza attı. Türkiye’nin yaşadığı bütün bu problemlerin ve ihanetlerin temelinde, bölgesel bir güç olarak konumunu güçlendirerek uluslararası siyaset arenasında muvazene unsuru bir devlet olarak kendi medeniyet havzasının derinliğini, küresel boyuttaki bayraktarlığını yapmaya namzet olmasından kaynaklanmaktadır.

Tarihî ve statejik derinliğiyle, doğu-batı ve kuzey-güney ekseninde, farklı kültür ve medeniyetlerin kesişim noktasında bulunan Türkiye, AK Parti iktidarları döneminde, uluslararası ilişkiler zeminini, rasyonel paradigmalar ekseninde oturtmak sûretiyle milletimizin mefkûrelerini ön plana çıkaran stratejik bir dönüşümden geçti. Soğuk savaş döneminin temel parametrelerinin değiştiği bir dünyada, Türkiye’nin de dünya ile ilişkilerine farklı bir derinlik katması ve bu ilişkilerin yönünü kendi bölgesel ve küresel menfaatleri çerçevesinde ele alması elbette büyük bir zarurettir.

Pasif ilişkilerden aktif bir dış politika sürecine…

Nitekim AK Parti iktidarlarının geçmiş dönemlerle mukayesesi yapıldığında edilgen/pasif uluslararası ilişkiler temelinden, aktif bir dış politika sürecine girdiği çok net anlaşılacaktır. AK Parti dış politikalarının tezahürü olan “Avrupa Birliği”, “medeniyet kavramı”, “dış politikada çok yönlülük/ diplomatik atılımlar”, “Türkiye’nin uluslararası politikada artan gücü” ve “Ortadoğu/ İslâm Dünyası’yla ilişkiler” kavramlarının her biri, statik  düşünce yerine dinamik esasların temel alındığının en etkili sonuçları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle beraber iç siyasi ahengi bozan suni çatışmaların bundan sonra iktidarlar üzerindeki negatif baskısı kaldırıldığından bundan sonraki gelişmelerin millî, bölgesel ve küresel stratejilerimize uygun paralellikte seyredeceğine de hiç şüphe yoktur.

Ciltlere sığmayacak kadar değişim ve dönüşüm

3 Kasım 2002 seçimlerinden itibaren girdiği her seçimden büyük bir muvaffakiyetle çıkan AK Parti’nin, kesintisiz 17 yıllık iktidarı döneminde, sadece dış poltika parametrelerindeki değişim değil; devleti ve siyaseti dönüştürmedeki etkisi, ekonomi ve finans temelli büyük politika değişiklikleri, hukuk, toplum ve kültürle alakalı katedilen mesafeler ele alındığında ciltlere sığmayacak kadar değişim ve dönüşümün yaşandığı hakikati ortaya çıkar.

AK Parti’nin bu büyük başarısının temelinde, toplumsal sosyolojiyi değiştirirken, siyasetin ve toplumsal sosyolojinin dönüşmesine eş zamanlı olarak kendisini tenkide tâbi tutarak güncelleme azmini göstermesinden kaynaklanıyor. Bu büyük değişimin temelini Sayın Cumhurbaşkanımız’ın “…biz sadece bugünün insanına, bugünün Türkiye'sine karşı sorumlu değiliz; bizler bugünden yarını imar etmenin sorumluluğunu omuzlarımızda taşıyoruz” sözlerinde bulmak mümkündür.

Belediyecilik hizmetlerinde çıta yükseldi

AK Parti hükümetleri, siyasi ve politik mevzileri oligarşik düzeni savunan, tarihin belli döneminde takılıp kalmış köhne bir zihniyetten devralıp büyük bir siyasal dönüşümden geçirirken, yerel, belediye hizmetleri noktasında da âdeta büyük bir devrim gerçekleştirdi. Mensubu bulunduğumuz medeniyet kavramına uygun olarak bu dönemde yollar, köprüler, tüneller, raylı sistemler, parklar, yeşillendirme çalışmaları, temiz su, temiz hava, yaşanabilir çevre, düzenli caddeler ve sosyal politikalarla, Türkiye’de, AK Partili belediyelerin olduğu her yerde anlayış değişti, yeni bir belediye hizmet  kültürü yerleşti ve çıta çok yukarılara çıkarıldı.

Siyasi perspektif ve bakış açısı farklı olsa da herkesin kabul edeceği bir hakikat olarak, Türkiye’nin 2002 yılı öncesiyle bugünkü panaroması arasında riyazi ölçülere göre çok ciddi farkların oluştuğu ve bugünün Türkiye’sinin düne benzemediği realite olarak izahtan varestedir.”

Bakmadan Geçme