'Gemiyi yürüten kaptan, kaptanı yürüten İK'

Gerek üretim gerekse işletmecilikte insan kaynakları departmanı her geçen gün yaygınlaşıyor. Bu alana geçtiğimiz yıllarda dâhil olan ve insan kaynakları eğitmenliğine kadar çıtayı yükselten Burcu Şengül'e göre gemiyi yürütecek, karaya çıkartacak ya da batıracak olan kaptan ama kaptanın rotasını belirleyen, insan kaynakları

Günümüzün revaçta mesleklerinden insan kaynaklarını, uzun süre yerel basında reklam ve halkla ilişkiler deneyiminin ardından bu mesleğe yönelen ve artık insan kaynakları uzmanı yetiştiren İnsan Kaynakları Uzmanı ve İK eğitmeni Burcu Şengül ile konuştuk. Şengül, “Gemiyi yürütecek, karaya çıkartacak ya da batıracak olan kaptandır. Sürecin kazandırılması ya da kaybettirilmesi İK’nın en önemli sorumlulukları arasındadır” dedi. Şengül mesleğe dair, “İnsan kaynakları yöneticiliği; iç yönetim süreçleri, prosedürleri, zamanlaması, hukuksal boyutu gibi daha dikkat gerektiren ve planlı çalışmayı gerektiren bir alandır. Sadece bu da değil. Bağlı bulunduğunuz organizasyona kendinizden bir şeyler katmazsanız bu mesleği yapmıyor değil yapamıyorsunuz demektir” diye konuştu. Şengül konuya dair Kocaeli Zirve’nin sorularını yanıtladı:

‘İnsan kaynakları’ denildiği zaman genel algı olarak sadece işe alım süreci gözüyle bakılıyor. Aslında nedir İK?

“Hayatımıza dokunan her anda bir insanın olumlu veya olumsuz olarak yaşamımıza bıraktığı bir izi mutlaka vardır. Hayatımızdaki rutinleri farklı kılan o izler, bireyin toplum içinde prestij ve imajını yenilemesine neden olmuştur. İnsan kaynakları yönetim sistemlerine baktığımız zaman aslında yeni bir kavram olmadığı görülür. Tarihsel sürecine biraz değinecek olursak ilk ücretlendirme sistemini Babilli Hammurabi’nin koymuş olduğu kanunlarda görebiliriz. İnsan kaynakları kavramı kullanılmadan önce personel yönetimi anlayışına baktığımız zaman ise resmi, hukuki süreçlerin uygulanması, rutin dönemsel iş ve işlemlerin zamanında yapılması teslim edilmesi gibi bir süreçten geçildi. Endüstri devrimiyle ekonominin hız kazanması ve makineleşmeyle birlikte insan kaynakları kavramı oluştu. Kısacası insan kaynakları, insan odaklı olup verimliliği arttırıcı etkisiyle üretim süreçlerine itici güç ve ivme katan bir meslektir.

Geçtiğimiz aylarda aktif olarak içinde yer aldığınız bir İK zirvesi yapıldı. Değerlendirir misiniz? Kimler katıldı, ne gibi faydaları oldu?

Geçtiğimiz nisan ayında Kocaeli’nde bir ilke imza attık. Alanında uzman olan değerli eğitmenler ve kurumsal şirketlerde çalışan İK yöneticileri ile oluşturduğumuz, İnsan Kaynakları Platformu adını verdiğimiz geniş bir ekibin çalışmasıyla, çok sayıda katılımcıyla gerçekleştirdiğimiz bir zirveydi. Zirvedeki eğitimlerde alanlarında uzman kişiler tarafından birey ve kurum entegrasyonları, CEO‘ların İK profesyonelleri ile yönetim süreçleri ve onlardan beklentileri, yetenek yönetimi ve insan kaynaklarının psikolojik yaklaşımları ile ilgili içeriği dolu dolu geçen bir zirve oldu. Zirve, Kocaeli’de bir ilke imza atılması bakımından çok önemliydi. O ilki başarıyla gerçekleştirdik.

Başta sanayi olmak üzere insan kaynakları birim müdürlüğü departmanı geleneğinin yerleşmesiyle ne gibi pozitif durumlar yaşandı, gözlemlediniz?

Küreselleşmenin günümüzde hız kazanmasıyla birlikte, üretim ve tüketim kalite standartları yükseldi, yükseliyor. Bu temelde kalite bilincinin de kendisini yenilemesi ve bu dinamiğe ayak uydurması gerekmektedir. Kurumların bu noktada iyi organize edilebilmesi, güçlü bir şekilde yönetilmesi önemli. Yine bu temelde bilinçli bir birim olarak insan kaynakları, kurumlar içeresinde kendini konumlandırmaktadır. Organizasyon ve oluşumun yapı taşında doğru insanı, doğru yerde ve doğru zamanda, doğru işe yerleştirmek ve bu yapılanmayı sağlarken verimliliği sürdürülebilmek esas alınmalıdır. İnsan kaynakları birimi, üretime ve insan hayatına en önemli katkıyı kurumların katma değerini yükselterek sağlamıştır, sağlamaktadır. Başta sanayi olmak üzere kendi içlerinde bu birimleri oluşturan kurumsal firmaların çıtası her anlamda yükselirken bir gelenek olarak her geçen gün yaygınlaşması sevindiricidir. Ne gibi pozitif yansımaları olduğu üretimde verimlilik, ürün kalitesi ve çalışan memnuniyeti, aidiyet duygusu gibi kurumlara olumlu yönleri üzerinden değerlendirilecek olursak katkısı ortadadır.

Yeni nesle insan kaynakları uzmanlığını önerir misiniz? Niçin? Geleceği olan bir meslek mi?

İnsan kaynakları mesleği önermekle ya da teşvik etmekle başarı sağlanabilecek bir meslek değildir. Çünkü kurumun en önemli sermayesi çalışanlarıdır, dolayısıyla çalışana yapılmış yatırım bir nevi kuruma yapılmış bir yatırımdır. Standart, olması gereken rutin işler için demiyorum. Öğrenme isteği ve bilgi paylaşımıyla birlikte yapılabilecek işlerin dışında; insan kaynakları mesleğinin özü insanın özünü hissedebilmektir. Bir insan kaynakları uzmanı; farkındalığı hayatının tüm evresinde yaşaması, bunu rahat bir şekilde karşısındaki bireye hissettirebilmesi gibi özellikler taşımalıdır. İletişimi güçlü, öngörüsü yüksek insan kaynakları uzmanı her şeyden önce karşısındaki insana değerli bir varlık olduğunu hissettirebilmelidir. Personelin iş yapış süreci içinde ne kadar etkin olduğunu ölçmek, izlemek ve performans seyrini doğru gözlemleyerek değerlendirmek; kriz anında ya da kritik durumda neler yapılabileceğini gözlemlemek, bilmek kurumun üretim süreci açısından oldukça önemlidir. Dolayısıyla gemiyi yürütecek, karaya çıkartacak ya da batıracak olanda kaptandır ve bu sürecin kazandırılması ya da kaybettirilmesi İK’nın en önemli sorumlulukları arasındadır.

Mesleğe seve isteye mi girdiniz, biraz tesadüf mü oldu?

Aslına bakarsınız ne tesadüf ne de bilinçli ..Şöyle ki öncesinde asıl mesleğim, mezuniyetimden dolayı reklamcılık ve satış yönetimiydi. Uzun yıllar boyunca reklamcılık sektöründe yer aldım. Gelebileceğim en üst noktaya kadar geldim. 5 yıl kadar özel sektörde kurumsal iletişim ve reklam müdürlüğü görevlerim oldu. İletişim kanallarını iyi kullanarak o dönemdeki ekibimle güzel işlere imza attık. İnsanlarla iletişim kurmayı ikna etmeyi severim. İnsan kaynakları da bu anlamda hayatımda zaten hep vardı. İK’ya dair; ‘yönetim sürecinin dış kaynaklarının yüzde 40’lık bir dilimiyken asıl iç yönetim sürecinin yüzde 60’lık bir farkıdır’ diyebilirim. İKY iç yönetim süreçleri, prosedürleri, zamanlaması, hukuksal boyutu gibi daha dikkat gerektiren ve planlı çalışmayı gerektirir. Sadece bu da değil bağlı bulunduğunuz organizasyona kendinizden bir şeyler katmazsanız bu mesleği yapmıyor değil yapamıyorsunuz demektir.

Bu mesleğin eğitimi lise, MYO, lisans.. ne gibi devlet/özel okullar veya özel eğitim kurumlarında alınır. Sizce işi İK uzmanlığı olmayan biri de bu eğitimi almalı mı? Niçin?

İlk insan kaynakları yönetimi lisans programı 2008-2009 eğitim öğretim döneminde Sakarya Üniversitesi'nde örgün ve ikinci öğretim olarak eğitime başladı, ilk mezunlarını 2011-2012 döneminde verdi. Bugün itibariyle Türkiye'de beş devlet üniversitesi ve bir özel üniversite insan kaynakları yönetimi lisans eğitimi veriyor. MYO önlisans programlarında ik eğitimleri verilmekte, bunun yanı sıra özel eğitim kurumları ve bazı eğitim vakıflarında İK eğitimi ya da seminerleri verilmektedir. İnsan kaynakları uzmanı olmayan kişilerin konuya dair eğitim alması bilgi bakımından artı değerdir ama eğitim olmasa bile en azından seminerlere katılmalarını tavsiye ederim. İKY yönetim sürecini gerçekleştirmede, yöneten olmasa da yönetilen konumdadır. Yani aslında işin farkında olmadan, içerisindedir. Bu doğrultuda baktığımızda bilgi ve kişisel gelişim açısından her yöneticinin kariyer, deneyim ve iş hayatına katkısı olacağı kanaatindeyim.

Mesleğin her tür okul, akademik eğitimi saha gerçekleri ile örtüşüyor mu?

Okullarda teorik olarak öğretildiği bir gerçek ama yetersiz. Eğitimlerde uygulamalı olarak anlatılmasının daha verimli olacağını düşünüyorum. Son zamanlarda özel eğitim kurumlarında verdiğimiz eğitimlerde teorik bilgilerin dışında ‘Vaka çalışmaları’ ve uygulamalı projelerde yer alıyor ve süreç daha verimli oluyor. Böyle olunca da eğitim alan kişiler çalıştıkları kurumlarda süreçleri verimli yönetme yetisi ediniyor ki buna üretim süreçleri de dâhil. Şirketin değerlerini de göz önüne alarak kurumsallaşma açısından fayda sağlayan eğitimler bunlar. Ya da firma zaten kurumsal ise, ivme katmış oluyor. Çünkü insan kaynakları yönetimi çalışanların kapasitesinin, motivasyonunun, verimliliğin arttırılmasını sağlamaya çalışan ve üretim sürecini de yakından ilgilendiren, bunu yaparken de insanı örgütün en önemli değeri olarak kabul eden bir bilim ve uygulama alanıdır diyebilirim.

Mesleğiniz aynı zamanda biraz insan sarrafı, psikolog, empati uzmanı olmak gibi özellikler gerektiriyor mu? Niçin?

En önemli noktaya değindiniz. Tarihi ile ilgili birkaç şey belirtmek isterim.  1935 yılında Rossevelt tarafından sakatlık, ölüm aylığı, işsizlik sigortası gibi kavramların yürürlüğe konduğunu çeşitli makalelerden okuyabilirsiniz . Bir diğer önemli bir konuda insan kaynakları yönetimi ve psikolojinin birleştirilmesiyle oluşmuştur. Çalışanların verimliliğinin sadece çalışma koşulları ya da ücrete göre değil, sosyal ve psikolojik etkenlere bağlı olarak da değiştiği ortaya konulmuştur. Bu sebeple insan kaynakları; sosyoloji, psikoloji, endüstri ilişkilerinin de hız kazanmasıyla da küreselleşmenin olumlu veya olumsuz etkilerinin oluşumu nedeniyle birçok bilim dallarıyla yakın ilişkilidir.

Mesleki kariyerde hedefleriniz nedir?

Basamakları adım adım çıkmayı severim. Şu ana kadar koymuş olduğum hedeflerimi gerçekleştirdim. ‘Yeterli mi?’ derseniz, ‘Hayır’ derim. Eğitimin, bireyin yaşamının sonuna kadar var olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece iş konusunda değil kendi özgüveninin pekiştirilmesi ve kişisel gelişimi açısından oldukça önemlidir. Her bir hedefimi tamamlamak benim için bir sonraki hedefimi oluşturuyor. Mesleki anlamda gelişime ve yeniliklere açık biriyim. Özel bir şirkette İKY olarak çalışıyorum. Bunun dışında İKY ile ilgili birçok eğitim süreçlerimi tamamladıktan sonra insan kaynakları ve kişisel gelişim alanında eğitmenlik yapmaktayım. Hem kurs eğitimciliği yapıyor hem de seminer veriyorum. Önümüzdeki dönem ‘Çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri yüksek lisans’ eğitimimi tamamlamış olacağım. Yüksek lisans sonrası akademik anlamda çalışmalarıma hız katmayı planlıyorum.”

Bakmadan Geçme