• Haberler
  • Gündem
  • Kars, Iğdır ve İstanbul Küçük Çekmece'de şubeleşeceğiz

Kars, Iğdır ve İstanbul Küçük Çekmece'de şubeleşeceğiz

Darıca'daki Türkiye Caferileri Vakfı Başkanı Yahya Kemal Utar ve dernek yöneticileri ile Muharrem Ayı ve Caferiler'e dair, akla gelebilecek her şeyi konuştuk. Başkan Utar'dan mezhep üyelerine müjde de aldık: Kars ve Iğdır illeri ile İstanbul Küçük Çekmece'de şube açılacak

Darıca’nın Osmangazi Mahallesi’ndeki Türkiye Caferileri Vakfı’nın temeli 2007 yılında dernek olarak atıldı. İki yıl sonra vakıf halini aldı. Türkiye’nin alanındaki ilk ve halen tek vakfı. Derneğin kurucu başkanı Yahya Kemal Utar; kurucu yönetim kurulu üyeleri Doktor Atakan Özkan, Hasan Apaydın, Ali Rıza Utar ve Sait Yağcı. Vakıf kuruluşundan bugüne yolculuğunu kurucu yönetimiyle, aynı ekiple sürdürüyor.

Bugünden itibaren başladık…

Kocaeli Zirve; Vakfı ve Caferiler’i vakfın başkanı Yahya Kemal Utar, başkan yardımcısı Ali Rıza Utar ve sekreter Hasan Apaydın ile konuştu. Birer gün arayla sürecek yazı dizimizin bugünkü ilk bölümünde Başkan Utar sorularımızı yanıtladı:

- Dernek olarak kuruldunuz, sonra vakıflaştınız. Hangi ihtiyaç ve gereklilik üzerinden bu kabuk değişimine gidildi?

- Vakfımız Ankara’da bürokratlar ile yapılan görüşmelerde, onların önerisi üzerine kuruldu. İki yıl önce dernek olarak yola çıkmıştık. Vakıf haline gelirsek bizimle daha güzel işler yapabileceklerini söylediler. Biz de bunu kendi aramızda değerlendirdik ve vakfımızı kurduk. Yine bazı bürokratlar ile görüşmelerde bulunarak Türkiye kelimesini de ilk biz aldık. 2009’dan bugüne de vakıf olarak faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Vakfımızın buradaki yeri merkezidir ve inşallah şubelerini de açacağız.

- Geride kalan 9 yıl içinde, özetle neler yaptınız?

- Kuruluş yılımızdan bugüne güzel faaliyetlerimiz var. Aşura programını yapıyoruz. Nevruz Bayramı kutlamaları da etkinliklerimiz arasında. Aynı zamanda vakfımızın bünyesinde İmam Muhammed Mehdi Kur’an Kursu olarak da devam ettirmekteyiz Allah nasip ederse. Aynı zamanda bir yardımeli kuruluşumuz var, o da güzel faaliyetler yapmakta. Allah razı olsun gençlerimiz güzel faaliyetler yapmakta. Yaz Kur’an kurslarımızda 250 öğrenci eğitim görmekte. Okulların açılmasıyla birlikte bizim de Kur’an kursumuz açılıyor. Onlara ve gençlere yönelik olarak faaliyetlerimiz sürüyor. Günde dört saat dersimiz var. Bayanlara bayan hocalar, gençlere biz ders veriyoruz. Hasan Hoca, Ali Rıza Hoca ve ben. Böylece faaliyetlerimizi güzel bir şekilde sürdürüyoruz.

- Şubeleri nerelerde açmayı tasarlıyorsunuz?

- Şubeleri Iğdır ve Kars illerimiz ile İstanbul’un Esenyurt ve/veya Küçükçekmece ilçelerinde açmayı düşünüyoruz.

- Yardımeli dediniz. Vakıf çatısında dernek midir, nedir?

- Vakfımızın bünyesinde, yardımeli adında bir kuruluştur, birimdir. Vakfımızın çatısındaki bu kuruluşla 15 üniversite öğrencisine burs veriyoruz. Ayda 15-20 aileye kolilerle ayni yardım yapılıyor. Aynı zamanda bayramlarda giysi yardımında bulunuluyor. Daha değişik faaliyetler gösteriyor. Okullar başladığında maddi durumu elverişli olmayan öğrencilerimize kırtasiye malzemesi alarak destekte bulunuyorlar.

- Gerek vakfınızın gerek yardımeli biriminizin gelir kaynağı nedir?

- Finansman olarak bazen tacir arkadaşlarımıza yöneliyoruz. Büyükşehir Belediyesi’nin KOMEK kursları, kiracı olarak vakıf binamızda. O kira geliriyle burayı döndürüyor, burslarımızda ise tacirlerimizden yardım alıyoruz.

-Vakfınızın başına Türkiye ismini aldıktan sonra, o ismin hakkını verdiğini düşünüyor musunuz?

- Vakfımızın başına Türkiye ismini aldıktan sonra, o ismin hakkını verdiğimizi düşünüyorum. Türkiye genelindeki Caferiler ile diyalog halindeyiz. Hem âlimler olarak, hem de bazı kuruluşlar üzerinden sürekli temastayız.  Bu kuruluşlar ile zaman zaman iletişimde olabiliyoruz. Bu şekilde Türkiye geneli Caferileri temsil edebiliyoruz. Sıkıntıları olduğunda bizlere geliyorlar. Diyanet İşyeri Başkanlığı, Caferiler ile ilgili araştırma yaptığı, istatistik oluşturacağı zaman bizleri arıyor.

- Gerek üyelik gerek yerel ve genel nüfus olarak, -yuvarlama- kaç kişisiniz?

- Vakfımızın 550 civarı üyesi ama elini uzattığı binlerce üyesi var. Türkiye’de takriben üç milyon civarı Caferi var. Vakıf merkezimizin yer aldığı bizim bölgemizde de 300 – 400 aile vardır.

- Caferi nedir, tanımlar mısınız?

Mezhepler tarihinde, mezheplerin kurulduğu tarihte Hanefi, Hanbeli, Şafii, Maliki… olarak isimlendirdiklerinde; İmam Cafer-i Sadık Aleyhisselam zamanında Caferilik mezhebi çıktığından ve o dönemde yaşadığından dolayı mezhebimiz ismini İmam Cafer-i Sadık’tan almıştır. Aslında Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife de İmam Cafer-i Sadık’ın talebesidir.

- Caferiler nasıl yaşar?

- Kur’an-ı Kerim bizi tamamen şerhi manada bağlayacak bir kitaptır. Yani biz Kur’an-ı Kerim’in hükümlerinin dışına asla çıkmayız. Kur’an neyi hükmediyorsa, Allah neyi hükmediyor ve yasaklıyorsa, Peygamberimiz neyi sünnet ediyor veya Peygamberimiz neyi buyuruyorsa biz onun dışına çıkmayız. Kur’an bizim dinimizde anayasamızdır. Biz Kur’an-ı Kerim’e amel ederekten, emirlerini yaparaktan, yasaklarından kaçaraktan amel ederiz.

- Toplum olarak ne yazık ki küfürbazız. Üstelik hiç ummadık kişilerden ummadık örneklere tanık olabiliyoruz. Küfre dair ne düşünüyorsunuz, Kuran-ı Kerim’de yeri nedir?

- Küfür, Kur’an-ı Kerim’de her zaman haramdır. Kesinlikle yasaklıdır. Herhangi biri bu konuda yanlış yapıyorsa bu inancımıza, İslam’a göre kesinlikle yasaktır. Bunu aslında küfreden kul da biliyor ama o anda kul; Allah, Şeytan’a lanet etsin. Kul belki Şeytani şeylerle doluyor. Öfkesinden, hırsından dolayı ağzından öyle kelimeler çıkmış olabiliyor

- Kur’an-ı Kerim’de kumar şüphesiz haramdır, yasaklıdır. Ya çayına oynanan oyunlar ile halk dilinde “yancı” diye tanımlanıp seyrederken sebeplenenler…

- İnsanların şeytani yönleri baskın çıkarsa gidebilir kahveye. Kumar da oynayabilir. Kumar Kur-anı Kerim’de haramdır, yasaktır. Çayına kahve oyunu da, haramdır. Orada insanın hiçbir şey yapmadan boş oturması da haramdır. Çünkü insanları teşvik Nefsine mahkum olan insanlar sürüklenip gidiyorlar ama nefsine hakim olan insanlar kesinlikle gitmezler. Kur’an-ı Kerim’e göre sözüne ettiğiniz şekildeki kahve oyunları da her halükarda, kumardır.

- Sizin için büyük önem taşıyan Muharrem Ayı’nda…

- Yani kumar ehli olsa da nefsine Muharrem Ayı’nda hâkim olan insanlar gitmez oraya Muharrem Ayı’ndan dolayı. Şeytani nesnelerle nefsine yenik düşen insanlar gidiyor ve oynuyor.

- Caferiler kimlerle evlenir. Kız alır verir?

- Evlilik konusunda kesinlikle tutuculuğumuz yoktur fakat Müslüman olması bizim için kifayet eder yani Sünni imiş, Alevi imiş fark etmez. Kesinlikle Müslüman olması yeterlidir. O kişinin Müslümanlığı kabul etmesi şartıyla, başka dinden biriyle de

- Her mezhep camiler ile de anılır. Darıca Osmangazi’de bildiğimiz, duyduğumuz kadarıyla Caferiler ile anılan camiler var. Hangileri?

Ensar Camii bir de Yeşil Camii var, Hicret Camii Burada Caferi, Sünni, Şii dağılımı olduğundan dolayı tanımlamalar öyle olabiliyor. İran’dan, Irak’tan misafirlerimiz geldiğinde de, ‘Bizim camilerimize gidip görelim’ diyorlar. Sünni kardeşlerimizin birkaç camisini görmek istediklerinde onlara da götürüyoruz. Caferiler ile Sünniler arasında biz Caferiler o terimleri kullanıyoruz. Ehl-i sünnet kardeşlerimiz o terimleri kullanmıyor.

- Caferiler ve geride bıraktığımız Muharrem Ayı… Değerlendirir misiniz?

- Bizde Muharrem Ayı; Allahü Teâlâ tarafından, aslında dört ay haram aydır. Onlardan biri de Muharrem Ayı’dır. Bu ayda savaş yapmak yasaktır ve bundan dolayı da bu aya Muharrem Ayı deniliyor. Haram aylardan biri olduğu için; savaşın, insan öldürmenin ve diğer şeylerin yasaklı olmasından ötürü bizler bu ayı o idrakla değerlendiririz.

Hazreti Hüseyin Aleyhisselam’ın Medine’den Mekke’ye gelmesi; hac görevinin Yezid tarafından yaptırılmaması ve Kerbela’ya, Irak’a doğru yönlendirilmesi burada onları muhasaraya (kuşatma) almaları ve muhasarada onlara su, yiyecek herhangi bir şey verilmemesi ki Hazreti Hüseyin oraya geldiği zaman dokuz aylık yavrusu Ali Askar’ı da getirmiştir. Evlatları, bütün eşleri oraya gelmiştir. Böyle baktığınız zaman Hazreti Hüseyin yar ve yaverleriyle, bütün ailesiyle gelmiştir Kerbela Çölü’ne.

Hazreti Hüseyin’i oraya sürükleyen Muaviye’nin oğlu Yezid’dir. Muaviye’nin babası Ebu Süfyan, Hazreti Peygamberimizin düşmanıdır. Aynı zamanda Ebu Süfyan’ın hanımı, Muaviye’nin annesi (Hind bint Utbe) HazretiHamza’yı şehit ettirip de ciğerlerini yiyendir. Aynı zamanda Allah düşmanı bir ailedir. Ehlibeyt’e de en çok zulmü veren, zahmet veren de, işte Kerbela’da olan olaylardır ve o olayları yaptıran da Yezid’dir.

İşte bu ayda biz evlilik, düğün yapmayız. Hayır işi kesinlikle yapmayız. Bu ayda herhangi bir dükkân kiralayıp işe, ticarete yönelmeyiz. Yani bu ayda biz Hazreti Hüseyin’in 40’ı çıkana kadar hürmet Ayrıca (Muharrem Ayı harici dönemlerde) kendi aile fertlerimizden biri merhum olduğu halde üçü, yedisi, 40’ı devam ediyorsa biz bu hayır işlerini asla yapmayız. Ne zaman ki 40’ı çıktıktan sonra başlarız; kendi nikâhlarımız, düğünlerimiz olabilir. İşyerlerimizi, kendiişlerimizi açabiliriz. Aynı günde de Hazreti Hüseyin’in şehit edildiği 10 Muharrem’de de bütün dükkânlarımızı kapatırız ve o gün biz iş yapmayız.

“Caferiler” ana başlıklı / içerikli yazı/haber dizimizin ikinci bölümü, 27 Ekim Cumartesi günü Kocaeli Zirve’de

Bakmadan Geçme