Marka asistanlığına yine dönecek çünkü seviyor

'Peki Öyle Olsun'un yolu bir süre önce İzmit'te Kitap Pastası'ndan geçen yazarı, İstanbul Meydan Sahnesi oyuncusu Merve Küçük bir süre önce bıraktığı marka asistanlığına geri dönecek. Hayatta başarının yolunun kişilerin sevdiği mesleği yapmasından geçtiğini belirten Küçük aileleri de uyarıyor…

“Başarmak, başarılı olmak. Aileme destekleri için bana asla sırt çevirmedikleri için, her zaman yanımda oldukları için minnettarım. Maalesef çoğu insan ben kadar şanslı değil. Ne olur, çocuklarınızın ve gençlerin sevdiği işi yapmalarına destek olun, başarısız olacaklarsa da kendileri görsünler. Yollarını illa ki başka yöne çevireceklerdir.

Meslek olarak görmüyoruz bazı şeyleri. Ama hiç kimse sevmediği bir insanın işe giderken, hangi psikolojide olduğunu hissedemez, bilemez.

Bu dünyaya bir kere geldi ve en azından özgür olarak yaşayalım, istediğimiz hayallerin peşinden koşalım. Çok mu şey istiyoruz. İstediğimiz hayat, istemediğimiz yol diyorum, insanlar kendilerini değiştirmeden dünyayı nasıl değiştirsin... ve sizlere de çok teşekkür ediyorum.

Herkes bu hayatta bir arayışın peşinde. Kendini bulmak çok önemli. Tanımak, tanışmak, yeteneklerini keşfetmek insana bambaşka kapılar açıyor.”

Peki Öyle Olsun’un yazarı

Yukarıda ve bu paragraftan sonra aşağıdaki soruların yanıtları, o sözler de, ilk kitabı “Peki Öyle Olsun” kısa sürede ikinci baskısını yapan, yaşamını İstanbul’da tiyatro oyuncusu olarak sürdüren Bozüyüklü genç yazar Merve Küçük’e ait. Küçük’ün yolu kasım ayının başında İzmit’ten, Kitap Pastası’ndan da geçti. Kitapseverler ile sohbet edip kitaplarını yanıtladı. Sorularımızı ise yazılı yanıtladı:

Özgeçmişinize dair bilgimiz var ama, ‘Merve Küçük kimdir?’ diye sorsak ne yanıt verirsiniz?

‘Hayat bir yolculuk, bunu anladığımız gün ağlamak yerine gülmeyi seçeceğiz’…

Küçük yaşta aldığım bir karar hayatımı değiştirme konusunda bana yön verdi. 10yaşındayken aileme beni devlet yurduna vermelerini söyledim. Bunun nereden çıktığını pek hatırlamıyorum sanırım, ama izlediğim bir dizi film olabilir. Annem babam bu konuda olumsuz davrandılar günlerce ağladım. Sonunda dediler, ‘Tamam gitsin ne de olsa vazgeçer gelir.’

O gün aldığım karardan vazgeçseydim eğer şu an Merve olamazdım. Yıllar sonra ailemin hislerini sorgulamaya başladım bu da beni üzdü aslında. İsteklerim bitmedi tabi. 13 yaşındayken anneme oyuncu olmak istediğimi söyledim. ‘Şaşırma’ dedi, ‘Şaşırmış mıydım acaba?’ dedim.

Küçük bir ilçede yaşamanın zorlukları, imkânlar kısıtlı, ‘Oyuncu olmak istiyorum’ deyince ailenin istemez tavrı. Haklılar tabi, küçük yaşta öyle bir hayalin hayal olduğunu bilmek beni çok üzmüştü. Ailem, ‘Önce kendi mesleğini yap’ dedi, gerçekten o mesleği yapmak istiyor muydum?

‘Büyüdüğümü çizgi film seyretmeyi bıraktığım gün anladım çünkü yurtta kalan çocukların televizyonla pek işi olmaz.

İstanbul’da yaşamak benim için imkansız idi, acaba gidebilecek miydim? Belki yıllarca bir tek bunun için çok dua ettim. Ne olur bir şansım olsun ve gideyim. Bu sürede hayatımda ilk kez âşık oldum, uzun süren ilişkilerde en zor şey kopmak.

Üniversiteden mezun olduktan sonra İstanbul’a gittim. Fakat orada yaşamak o yıl nasip olmadı. O zamanlarda Bozüyük Belediyesi’nde işe başladım. 6 aylık bir süreç ama insanın sevmediği işi yapması kadar külfet bir şey yok. Bir gün bardağa atılan kaşık seslerinden o kadar çok rahatsız oldum ki, iş yerinde hıçkıra hıçkıra ağladım sanırım, benim kırılma noktam o oldu. Arkadaşlarım neyin var dediğinde, ‘Ben gitmek istiyorum’ dedim.

İnsan kaşık sesinden neden rahatsız olur ki? Belki de benim içimdeki çığlıkların sesiydi, ‘Durma git’ Belediyede sözleşmem bittikten sonra İstanbul’a gezmeye geldim. Mavi bir sırt çantasında, içerisinde lazım olacak şeyler sadece. ‘Bu şehirde nasıl kalabilirim, nasıl yaşayabilirim’ derken, bir arkadaşım sayesinde iş görüşmesine gittim. Ondan önceki günde yıllar önce tanıştığım bir yönetmenle buluşup, oyunculuğa dair konuşmaya karar verdik.

‘Evrenle aran nasıl?’ dedi. Ben o an dediklerinden hiçbir şey anladım. ‘Bu kadar olumsuz düşünüyorsun? Peki, neden pozitif olmuyorsun sana bir kitap önereceğim mutlaka oku’ İçimden ‘okumayacağımı’ biliyordum. Kitapçının önünden geçerken, ‘Gel’ dedi, ‘Alalım kitapları.’ Kitabı okumaya başladım, ilk sayfaları sıktı ama git gide bir şeyler oldu bende, sardı iyice. Kitaptaki adamda oyunculuk macerasını anlatıyordu.

Ertesi gün işe kabul edildim ve hemen gidip oyunculuk kursuna yazıldım. Tereddütlüyüm, ‘Acaba taksitlerini ödeyebilecek miyim?’

Düşündüm ve oradaki ilgili kişiye şunu dedim, ‘Bugün yapmazsam bir daha asla yapamam, kayıt oluyorum.’ O zamanlar o kadar paranın altına imza atmak bana o kadar zor gelmişti ki acaba ödeyebilecek miydim? İş hayatında başarılı oldum, iyi paralar kazanmaya başladım. Ve eğitim bana yetmeyince Ayla Algan’ a gittim. Kendime içsel olarak yetemediğimi anladım. Hep daha fazlasını arayan bir kız çocuğu.

Bu sürede annemi aradım: ‘Ben İstanbul’da yaşamaya karar verdim, iş buldum kursa yazıldım.’ Annem bir tedirgindi: ‘Nasıl yapacaksın?’ Halledeceğim bir şekilde. Halletmek zorundaydım. Geri dönersem bir daha gelemezdim. Hayatta hep bir seçim yaparsınız. Ben de o yıl hayallerimi seçtim. Ama yaşadığım bir aşkta vardı.

Bu ikilem arasında seçim yaparken epey zorlandım. Bu hayatta iki şey önemlidir iş seçimi, eş seçimi. Birinde başarısız olursan diğerini mutlaka etkiler. Ben hayallerimi seçtim sanırım ama duygusal olarak epey yıprandım. Bir süre koşuşturmam devam etti, kendi iç dünyamda halledemediğim duygusal bunalım sonrası kendimi spora verdim, ehliyet aldım, şan dersine gittim.

Ama bu bunalım tabi bir süre daha devam etti. ‘Kişisel gelişime katkısı olsun, bu durumdan da çıkayım’ diye yaşam koçuyla bir süre çalıştım. Yaptığım işlerde mutsuz olmak benim en kötü bunalım aslında. Sevmiyorsam vazgeçmek zorundayım, sevmediğim yerde uzun süre barınamıyorum. Aniden işten ayrıldım, başka bir işe girdim.

İstanbul zor şehir, yaşamakta insanları da, beni epey yordu ama hayallerimi heba edemezdim, ödediğim bedellerin sonucunu görmek istedim ve savaşmaya devam ettim, hala da ediyorum. Reklam ajansına girdim, fakat yine mutsuzum ben bir şeyleri değiştirmek zorundaydım hayatta. Kendimi, dünyamı, yaşadıklarımı. Bir süre kendimi eve kapatıp işten eve giden bir kadın oldum, kitap okudum, içimden çıkamadığım şarmaşıklardan kurtulmak istedim.

İş yerinde bir gün canım çok sıkıldı ne yapsam ne yapsam derken bir blog açtım ve yazmaya başladım. Bir gün bana gelen mesaj beni çok duygulandırdı.

‘Bunları yaşıyor olmana çok üzüldüm, bazen gülüyorum bazen gözlerim doluyor, insan sadece sevdiğine seni seviyorum dememeliymiş, sevdiği herkese söylemeliymiş seni seviyorum daima mutlu ol...’

Mesajı aldığımda ağlamaya başladım. Bir kişinin yüreğine dokunmuştum çünkü.

“Yazdıklarım neden bir kitap olmasın” dedim.

Ama nereden başlamalıydım derken biraz yurda gitme hikayem, biraz aşk kırıntıları, biraz hayat. Ve yaşadığım her şeye ‘peki öyle olsun’ dedim…. ‘Peki öyle olsun bir kabulleniş aslında, ama istersen kabullendiğin yerden sıyrılabilir rotanı başka yere çevirebilirsin’

Bende tüm kabullenişlerime bir, ‘Peki öyle olsun’ dedim ve hayatıma kendime bir yön verdim.

Bu hayat bir yolculuk, yaşadığım ne olursa olsun, ister aşk, ister sağlık, ister ailevi sıkıntılar. Bunların hepsi gelip geçiyor. Bir sabah uyandığımda hayatımdan giden koskoca bir yılı düşündüm. ‘Yazık etmişsin’ dedim. ‘Ve gülmek güzel eylem bol kahkahalarla’ diyorum kitabın içinde. ‘Sen bir arayışsın kaybettiklerimin içinde’ diyorum.

İnsan büyüdükçe masumluğunu kaybediyor, büyüdükçe kirli dünyaya sende bir şekilde uyuyorsun, ne olursa olsun ben iyiliği seçeceğim ve kaybettiğim o çocuk yanımı bulacağım’ derken kitabın sonunda bulduğumu anladım.

Bu dünyada iyi insanlar da var, kötü insanlar da. Sen hangi tarafı seçersen o oluyorsun... ‘Kendine mutlu bak çocuk’ dedim. Herkes kendine hep mutlu baksın.

Bozüyük Belediyesi’nde çalışırken, oyuncu yapımcı Faruk Sofuoğlu ile tanıştım. İstanbul’a ilk geldiğim zamanlarda oturup sohbet ettik ama bir türlü beni oyuna almadı. Bende peşini bırakmadım 3 yıl sonra, ‘Eh gel artık Merve, konuşalım’ dedi. Şu an reklamcılığı da bıraktım ve İstanbul Meydan Sahnesi’nde oyuncu olarak devam ediyorum. Emekleri için, bana inanışları için sonsuz teşekkür borçluyum kendisine.

Çok güzel bir ekibimiz var. Oyuncu kadrosuyla, ışıkçısı, sesçisi, kostümcüsüyle tam bir aile ortamı. Şu an bu işi yaptığım için çok mutluyum. Çünkü ne yaşarsam yaşayayım asla pes etmedim, etmeyeceğim.

İnsanlar mutsuz olduğu hiçbir mesleği yapmamalı.

Kitap serüvenim blog açmamla başlamıştı ama ben yurtta kalırken de çok günlük tutan biriydim hala da devam ediyorum.

Yazma yeteneğimi geliştirmek istiyorum, bir sonraki kitabımın konusu hakkında düşüncelerim var. Cesur kadınlarla ilgili, bu hayatta ne yaşarlarsa yaşasınlar hayatına devam eden kadınlarla ilgili bir kitap çıkartmayı düşünüyorum. Hayat bize ne getirir bilmiyorum ama bir yıl önce bu güne baktığımda duygusal çöküntüde olan bir kadındım. Şu an kendini kendine kanıtlayan bir kadın birçok insana kitapla ulaşma imkânı olan bir kadın olarak gururluyum.

Bu daha başlangıç, kitapla birlikte hayatımda birçok değişiklik oldu, olmaya da devam ediyor.”

Deneyim paylaşımı sizde nasıl bir etkiye sebep oluyor?

Deneyimlerimi paylaşmak insanlara iyi geliyor ve her insanın kendini bulduğu bir yanı var. Hepimiz duygusal insanlarız, insanoğlunun yapısında var bu. Başkalarını anlayabiliyorum, hissedebiliyorum. Onlar da beni hissediyor bu güzel bir duygu.

Kitap Pastası ve İzmit maceranız nasıl gelişti?

Kitap pastasıyla ilgili süreç şöyle gelişti. Bozüyük’te çok sevdiğimiz aile dostumuz var, Olcay Gülpınar. Tolga (Asalkan) Bey ile iletişim kurmamı sağladı. Tolga Bey sağ olsun, bu konularda çok ilgili biri. Kitabın ilk aşamasında, ‘Nasıl bir yol izleyebiliriz’ diye iletişime geçmiştik ve sohbetimiz devam etti, bana da böyle bir fırsat sundu.Bu hayatta tesadüflere hep inanmışımdır, ve hayatım hep tesadüfen tanıştığım insanlar sayesinde şekil aldı, almaya devam ediyor.

Nitelik üzerinden, ilgiyi beğendiniz mi?

Kitap pastası etkinliği benim için çok farklı bir deneyimdi. Güzel insanlar tanıdım, güzel sohbetler ettik. Paylaşmayı bilen, anlayan, hisseden insanlarla konuşmayı hep sevmişimdir zaten. İçimde var olan sevgiyi de bende elimden geldiğince göstermeye çalışıyorum. İyi insanlarla karşılaşmak bu hayattaki en büyük şans.

Kişilerin ferdi tavır ve davranışlarının ailesi başta olmak üzere yakın çevresine ne tür etkileri olduğunu öngörüyorsunuz?

Aileye nasıl yaklaştığın ya da çevreye nasıl yaklaştığım ile ilgili bir durum bu. Karşındakiyle güzel iletişim kurmak çok önemli. Ben sanırım küçükken aileme bu iletişim seviyesinde iyi anlatmışım ki kendimi şu an beni Merve Küçük yapan kısım olmuş ve ikna etmişim. Her şeyin başı iletişim. Çoğu insan davranışları, ses tonları kavgaya tartışmaya o kadar elverişli ki, böyle insanlarla pek iletişime geçmiyorum. Çevresindeki insanlara zarar verirken en büyük zararı kendisine veriyor aslında. Güzel konuşmak yerine, ses tonuyla tavır sergilemek bana çok kaba bir davranış geliyor. Dünya iletişim üzerine kurulmuş, insanlarla iletişim kurdukça kurmaya devam ettikçe daha iyi anlıyorum ne kadar önemli olduğunu.

Kitabınız kısa sürede ikinci baskı yaptı. İlgiyi yeterli görüyor musunuz? Öngörmüş mü idiniz? Pozitif veya negatif eleştiri sahiplerinin ortak konusu, noktası var mı?

Kitapla ilgili ben elimden geldiğince duyurmaya, kendimi tanıtmaya uğraşıyorum, çabalıyorum. Samimi buluyorlar anlatımı, gelen yorumlar güzel. Herkes kendinden bir parça bir şey buluyor bu da güzel yanı zaten. Dokunabilmek... Daha geniş kitlelere ulaşmak istiyorum, elimden geleni de yapacağım bunun için.

Marka asistanlığı da yaptınız, nedir.. gençlere önerir misiniz?

Marka asistanlığı firmaların kendilerini büyümeleri için ve iyi çalışmalar gerçekleştirmeleri için reklamlarını, sosyal medyaları, web sitelerini ajansla birlikte yürütmesidir. Bir markanın büyüdüğünü görmek ve bunun sizin vermiş olduğunuz hizmet sayesinde olması çok güzel bir duygu. Bir süre sonra markayla arada çok kuvvetli bir bağ kuruyorsunuz, meslek olarak seçmek isteyenlere öneririm. Medya Galaksi’den Yeni ayrıldım. Şu an ilgilendiğim şey tiyatro, ama kısa zaman da yine o sektöre döneceğim.

Merve Küçük kimdir

1991 yılının mart ayında, Dünya Tiyatrolar Günü’ne dört gün kala, ayın 23’ünde dünyaya geldi. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü mezunu. Başkent İletişim Bilimleri Akademisi’nde temel oyunculuk ve diksiyon; İstanbul Drama Sanat Akademisi’nde kamera önü ile reklam, dizi ve sinema oyunculuğu eğitimi aldı. Bir süre reklamcılık yaptı ama mutsuz idi, bıraktı. Uzun süredir Medya Galaksi’de marka danışmanlığı yapıyordu. Yine geri dönmek üzere bir süreliğine ara verdi. Halen İstanbul Meydan Sahnesi’nde oyunculuk yapıyor.

Bakmadan Geçme