Pazar günü oynanan maçta Kocaelispor, sahasında Çorum FK’yı 2-1 mağlup etti.
Çok zorlu geçen maçın ardından her iki takımın teknik direktörü ne diyecek diye çok merak ediyordum.
Maçların ardından düzenlenen basın toplantılarını en az oynanan oynanan maç kadar önemserim.
Bir karşılaşmanın mutfağına girmek istiyorsanız, maç öncesi ve özellikle maç sonrası basın toplantılarını takip etmelisiniz.
Ben de mümkün olduğunca maçtan sonraki basın toplantılarını kaçırmamaya özen gösteririm.
Ancak Kocaeli’de oynanan maçların basın toplantılarının çok geç başlamasından muzdaripiz.
Pazar günü de öyle oldu. Teknik direktörler basın toplantısına yine çok geç geldiler.
Daha doğrusu, öncelik misafir takımın teknik direktörüne verildiği için Çorum FK’nın teknik direktörü Serkan Özbalta basın toplantısına geç geldiğinden dolayı Kocaelispor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam da toplantıya geç katılmak zorunda kaldı.
Kocaelispor’un saha içinde verdiği mücadelenin saha dışında da nasıl olması gerektiğini Salı günkü yazımda uzun uzun yazmıştım. O yüzden tekrar Kocaelispor yazısı yazmayacağım.
Pazar günü saat 22.20 sıralarında stattan ayrılmış, 15 dakikalık akan trafiğin ardından İzmit’e gelmiştim.
Pazar günü o saatte Kocaeli’de çoğu mekan kapalı olduğu için yemek yiyecek bir yer düşünmeye başladım.
Aklıma daha öncede birkaç kez daha gittiğim Köfteci Yusuf geldi.
Sembol AVM’nin yanındaki Köfteci Yusuf’a gittim.
İçeriye girdim, lavaboya gidip ellerimi yıkadım, sonrasında boş gördüğüm bir yere oturdum.
Eskiden Köfteci Yusuf’ta masaya oturur oturmaz gelen garsonlardan eser yok şimdi.
En az 10 dakika beklememe rağmen masaya gelen olmayınca bir garsonu görünce hemen el işareti yaptım.
Garson yanıma geldi, siparişimin ne olacağını soracağını tahmin ederken, ‘’Beyefendi, bu masaların olduğu yerde temizlik yapılacak, sizi ilerdeki masalara alabilir miyiz’’ dedi.
‘’Nasıl yani’’ dedim. Garson ilk cümlenn aynısını tekrarlayınca, artık garsona değil önüme doğru en az 1 dakika hiç ses çıkartmadan donuk donuk bakmaya başladım.
‘’En az 10 dakikadır burda oturuyorum, el işareti ile geliyorsunuz, şimdi de burdan kalkıp başka bir yere oturmamı istiyorsunuz, öyle mi? Hayırdır kardeşim? Siz müşterilerinizi bu şekilde kovuyor musunuz yani?’’ deyince sinirlendiğimi fark eden Garson ‘’Olur mu öyle şey. Ben sizi tanıyorum. İsminizi şimdi hatırlayamadım ama gazeteci olduğunuzu biliyorum. İsterseniz burda kalabilirsiniz. Bu yaptığımız şirketin uygulaması. Benim istediğim şahsi bir şey değil’’ dedi.
Buraya kadar tamam, bana bu yapılanı belki bir şekilde tolere edebilirdim ama ilerleyen dakikalarda olanları görünce resmen patladım.
Ben yemek yediğim süre içinde solumda ve önümdeki masalara oturup, 10 dakika masalarda bekledikten sonra ‘’Sizi diğer masaya alalım’’ deyip masalardan kaldırılan en az 5-6 ayrı gruba şahit oldum.
Bazıları yüzlerini buruşturarak bazıları mızmızlanarak ama kesin olarak yüzde yüz memnuniyetsiz bir şekilde diğer masalara geçerken o kadar gruplardan bir kişi bile ‘’Masadan kalkmıyorum arkadaş. Madem öyle ya bu masaları açmayın ya kapatın ya da otururken uyarın. Masada oturan müşteriyi 10 dakika sonra nasıl kaldırırsınız’’ demedi.
Bu kadar mı sindirildik?
Bu kadar mı paramızla rezil olmaya razıyız?
Sevgili okuyucularım, şunu bilin;
Bir restoranda, masada rezervasyonlu yazısı yoksa veya masaya otururken sizi kimse uyarmıyorsa, o masaya oturduktan sonra sizi o masadan kimse kaldıramaz. Kaldırmayı teklif eden olursa ya geri çevirin ya da o restoranı terk edin.
Ne Türk kültüründe ne dinimizde böyle bir şey yok kardeşim.
İznik’in köyünde danasını satıp ikinci el 6 masa ile köftecilik işine başladığını şimdi ise bir günde 100 ton et işlediklerini söyleyen Köfteci Yusuf’un sahibi Yusuf Akkaş’a şunu söylemek isterim:
Verdiğin demeçlerde en korktuğu cümlenin ‘’İşine gelirse’’ olduğunu söylerken, şimdi müşterilerine böyle bir uygulamayı mı layık görüyorsun Eyy Yusuf Akkaş?
Yazık, çok yazık.
Müşterilerine değer ver Yusuf Akkaş, onları elinde tut, Vallahi hiç anlamadan bir anda dibe vurursun, bu sefer dükkana koyacak ikinci el masa bile bulamazsın.
Biz ne yıkılmaz kaleler, ne imparatorluklar gördük.
Hepsi de virane oldular.
Şimdi gelelim, ne yediğime ve yediklerimin kalitesine…
Önce mercimek çorbası söyledim.
Hiç de sıcak olmayan ve çok sulu bir çorba geldi, ancak lezzeti fena değildi.
Sonra çok pişmiş Tavuk Kanat söyledim.
Gelen 5 parçadan sadece biri kanat, diğerleri tavuk sarmaydı.
Bu da benim için çok büyük hayal kırıklığı oldu elbette.
Aslında tavuk sarmayı sevmesem de yine de geri döndermedim, tabağımı bitirmeye çalıştım.
Şunu anladım ki, Köfteci Yusuf’ta sadece Pirzola veya Lokum Et yememiz gerekiyor. Çünkü köftesi lastik gibi, döneri soğuk ve çok yağlı, diğerlerinin lezzeti de gerçekten çok zayıf.
Ancak Köfteci Yusuf’tan her çıkarken aldığım paketlenmiş kavurmaya zerre laf söyletmem.
Paket kavurması gerçekten kaliteli, kesinlikle tavsiye ederim.
Bir de yemek siparişinizle birlikte gelen çoban salata ve ezmenin lezzetini çok beğeniyorum. Bunlar her masaya ücretsiz olarak veriliyor.
Bunlar çok güzel hareketler. Belki de Köfteci Yusuf’un tercih sebebi bunlar oluyor.
Bir de fiyat unsuru var elbette.
1 Mercimek Çorba, 1 Tavuk Kanat, 1 Su fiyatı toplam 143 lira. Üstelik çoban salata ve ezme de beleş.
Bu fiyatı başka nerde bulabilirsiniz?
Mümkün değil.
Şimdi aklıma şu soru geliyor?
Köfteci Yusuf, kalitesiz olduğu için mi ucuz, yoksa ucuz olduğu için mi kalitesiz?
Ne dersiniz Yusuf Akkaş?
Bu yazıyı 4 gündür yayınlamayı beklerken dün akşam sevgili Ali Genç kardeşim aradı beni.
Ali Genç, yıllarca yeme-içme sektörünün içinde bulunmuş, İzmit Cumhuriyet Parkı’ndaki Park Kokoreç’in işletmeciliğini yapmış bir isim.
O da Köfteci Yusuf’tan dert yandı.
Arkadaşı ile Outleet Center’deki Köfteci Yusuf’a giden Ali Genç, sipariş almaya gelen garsonların masalara ne kadar geç bakabildiklerini, masayı temizleyenler ile siparişleri getirenlerin aynı kişiler olduğunu, alnındaki teri, elleriyle sildiklerini, garsonların yorgunluktan baygınlık geçirecek derecesine geldiğini anlattı.
Allah’tan ben Ali’nin anlattıklarına şahit olmadım.
Kısacası;
Ne olacak Köfteci Yusuf’un bu kentteki hali?
------------------------------------
KOCAELİ’NİN YENİ MEKANI: SOKAK LEZZETLERİ
Kocaeli’de hem lezzetli hem de müşteri memnuniyeti yüksek mekanlar da var.
Bunlardan biri de Alemdar Caddesi üzerine açılan Sokak Lezzetleri.
Eski Maçka Dürüm’ün yerine açılan Sokak Lezzetleri’ni sahibi Turan Şahin.
Tokatlılar Derneği Başkanı olan Turan Şahin’i 19 senedir tanırım.
Şahin’in siyaseten duruşunu sevmesemde Kocaeli’de yeme-içme alanında hep iyi işlere imza atmış, kaliteli bir isimdir.
Pandemi dönemi içerisinde herkes gibi onun da sıkıntıları oldu, şimdi ise yeni bir atılım içerisinde.
Sokak Lezzetleri’nde neler var?
Bir kere çok enfes bir Mercimek Çorbası var. Çorbasına bayıldım.
Sokak Lezzetleri’nde bütçenize uygun kahvaltı yapabilirsiniz. Kahvaltı fiyatları çok makul.
Kahvaltı tabağının yanı sıra Menemen, Sucuklu ve Sahanda Yumurta da var.
Lahmacun ve pide çeşitlerini kesinlikle beğeneceğinizi düşünüyorum.
Köfte, sucuk, ciğer, burger, tost, ekmek arası et kavurma, nohutlu ve tavuklu pilav da seçenekler arasında yer alıyor.
Bir de Kocaeli’nin efsane şefi Aydoğan Alpar’ın sevk ve idaresindeki işetmenin salonunda farkı fark edeceksiniz.
Sabah 10’dan gece saat 02.00’ye kadar açık olan Sokak Lezzetleri’ni tavsiye ediyorum.