'Teslim olmadık, Olmayacağız'

Öğretmenlik Meslek Kanunu'na dair yasa tasarısını iktidarın kendi memurunu yaratma hamlesi olarak yorumlayan Eğitim-Sen Gebze Şube Sekreteri Eylem Bahadır kararlı konuştu: 'Hiçbir zaman suskun kalmadık, kalmayacak. Teslim olmadık, olmayacağız.'

Eğitim-Sen’in taslak halindeki Öğretmenlik Meslek Kanunu ile birlikte sendikanın eylemliklerini konuştuğumuz Eğitim-Sen Gebze Şube Sekreteri Eylem Bahadır’a son sorumuz, “Çalışmalarınız meslek tabanında, camianızda karşılığını buluyor mu?” oldu. Bahadır şu yanıtı verdi:

“Çok sayıda öğretmenimiz çalışmalarımızdan ötürü teşekkür etti. Birçok yerde bu yaklaşımı aldık açıkçası. Bizim için de iyi olan bir şeydi bu. Oğur Hoca; krizi oluşturanların aynı gemide olmamıza rağmen batmayacağını, helikopterleri ile batan gemiden kendisini kurtaracağını söyledi.

Cengiz Holding ile değil ama yoksul kesimle, emekçilerle, halkımızın çocuklarıyla aynı gemideyiz ve bunun farkındayız. Bu ülkenin öğretmenleri, bu öğretmenlik mesleği kanunuyla ilgili olarak hiçbir zaman suskun kalmadı ve her daim sözünü söylemiştir. Hiçbir zaman teslim olmadı. Bundan sonra da teslim olmayı düşünmüyoruz.” Bahadır diğer sorularımızı ise şöyle yanıtladı:

2018, Eğitim-Sen için çok hareketli geçti. Özetle neler yaptınız?

Öğretmenlik Meslek Kanunu yasa tasarısı ile ilgili bizim bir  öngörümüz vardı. Bu öngörü üzerine 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde, ‘Öğretmen Dünyayı Değiştirir’ kampanyası başlattık. Ayriyeten ülke genelinde, ‘Ekonomik krizin bedelinin biz ödemeyeceğiz’ adı altında beş bölge mitingi gerçekleştirdik. İzmir, Samsun, Adana, Diyarbakır ve 22 Kasım’da İstanbul’da. Bu kampanyaları yürütürken gerek KESK gerekse Eğitim-Sen’in üst düzey yöneticileri tüm illeri gezerek, tüm iş kollarında iş yerlerine ulaşarak bu bölge mitinglerine katılım çağrısında bulundular. Gebze’ye de gelenler oldu. Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan ve KESK’ten Mali Sekreteri Elif Çuhadar’ı ağırladık.

Taslak halindeki kanuna dair ne tür kaygılarınız var?

Öğretmenlik Meslek Kanunu’na dair ekonomik ve özlük haklarımıza dair kaygılarımız var. Sendikamız üyesi veya sendikalı olsun olmasın tüm meslektaşların ortak kaygısı, işine dair güvencesizlik. Bu duygu kendiliğinden gelişmedi. 15 Temmuz’dan hemen 12 gün sonra sözleşmeli öğretmenliğin alelacele başlamasıyla başlaması ile beraber öğretmenler iş güvencesinin ortadan kalkması kaygısıyla karşı karşıya kaldı. Bu uygulama ile birlikte bireysel gelişim raporları hazırlanacak ve bu bir kurul tarafından onaylanacak.

Kurula baktığımız zaman içinde çeşitli faktörler var ama ağırlıklı olarak okul idarecilerinin olduğunu görüyoruz. Liyakatsiz atamaları düşündüğümüz zaman ve okul idarecilerinin yüzde 80’inin bir sendika üyesi olduğu gerçeği üzerinden endişeliyiz. Liyakatsiz bir şekilde buralara gelen okul idarecilerinin yapabileceğini, değerlendirmenin objektif olmayacağını hepimiz öngörüyoruz. Hangi kritere göre değerlendirmede bulunulacak? Dolayısıyla bu da öğretmen arkadaşların üzerinde bir kaygı oluşturuyor.

Örneğin???...

Kurul bir rapor hazırlayacak dedik. O rapor sonucunda eğer olumsuz bir durum varsa öğretmen arkadaşımız ile ilgili 15 gün içinde yazışmalar toplanıp toplam 60 gün içinde öğretmen arkadaşımızın meslekle ilişkisinin kesilebileceğini görüyoruz. Burada öğretmenimizin yaptığı işin bilimden, felsefeden, sanattan yana oluşunun, böyle bir tavır takınmasının hiçbir değerinin olmayacağı çok açık. Genel atamalar için de durum aynı şekilde. Şu an 117 bin atamanın acil yapılması gerekiyor.

Yaklaşık 500 bin arkadaşımızın atama beklediği düşünülüyor ve 2023 yılında da bu sayının 1 milyona yaklaşacağı tahmin ediliyor. Öğretmen atamalarında da bir kuruldan geçmesi gerekiyor. Toplam üç yıl içerisinde onay almayan öğretmenin yine aynı süre içinde mesleğine son verilebileceğini görüyoruz. Dolayısıyla bu önümüzdeki süreçte öğretmen istihdamı ve mevcut öğretmen için mesleğin geleceği anlamlarında çok ciddi bir problemlerin olduğunu ortaya koyuyor.

Yine meslek kanununa baktığımızda başöğretmenlik, uzman öğretmenlik gibi sınıflandırmalar var. Meslek içinde böyle bir hiyerarşik düzenin olması asla kabul edilemez. Meslek içinde böyle bir ayrışımın olması yine kendi içinde farklı, ciddi sorunlar ortaya çıkartacak.

Ayrıca maaş karşılığı girilecek haftalık ders sayısının 35 olacağını görüyoruz. Şu anda 40 saate kadar verilebiliyor. Bu uygulamayla beraber ekonomik anlamda öğretmenlere bir saldırı oluyor. Bir öğretmen ders dışı bir etkinlik yaptığı zaman buna dair herhangi bir ek ödeme olmayacak. Hem güvencesiz hem esnek bir çalışmaya yönlendirilmiş olacaklar. Öğretmenin bütün haklarının idarecinin iki dudağı arasına alındığı ve böyle bir çembere hapsetme hali ortaya çıkmış oluyor.

Hukuk üzerinden itiraz yetersiz mi? Kampanya, eylem niçin?

Genel anlamda hukuksal boyuttan ziyade yapacağımız itiraz biçimi önemli. Çünkü bu durum özellikle ekonomik kısmı itibariyle sadece Eğitim-Sen üyeleri üzerinde olacak bir durum değil. Tüm arkadaşlarımızla beraber mücadeleye devam edeceğiz. Zaten karşılığı, şunun olması gerekiyor. Performans dayatması geçen yıl öğretmenler odasında hep beraber yaptığımız itirazlar ile beraber geri püskürtüldü. Bu kampanyayı da burada bitirmiyoruz. Bunun da devamında gerek öğretmenler odasında sandıklar kurarak gündem yaratacağız. Gerek sokak gerekse işyeri eylemlikleriyle devam edeceğiz.

Bundan sonrası içinde bu tehlikenin farkındayız. İktidarın kendi öğretmenini yaratma politikasıdır bu. Bununla ilgili olarak gerek işyeri, gerek sokak eylemlikleri için ortak mücadeleye arkadaşları çağıracağız. Daha evvel sendikalar merkezi anlamda bir araya gelmemişlerdi ama nöbetten ücret almayı, kılık kıyafet serbestliğini, tabanda birliktelik ile birlikte kazandık. Performans dayatmasını birlikte püskürttük.

Öğretmenlik meslek kanunu tasarısı bu haliyle size sadece iktidarın öğretmeni olma şansı tanıyor. Onun dışında herhangi bir mesleki devamlılık hakkı tanımıyor. Biz arkadaşlara birlikte mücadele çağrısında bulunarak kampanyayı sürdüreceğiz.

Tüm öğretmenlerin sorunu diyorsunuz ama tüm öğretmenler katılıyor mu?

Geçen yılda bir imza kampanyası yapmıştık performansla ilgili. Zaten öğretmenler odasında ilk tartışılmasının sebebi bizlerin başlattığı imza kampanyası üzerine idi. Beş altı üyemizin olduğu okullarda dahi 40 – 60 arası imza sahipli föyler gelmişti. Bu sene ki imza kampanyamızı da katılım oldukça yüksekti. Her sendikadan katılım oluyor.

Süreç çok farklı işliyor. Biz Eğitim-Sen olarak tek başına, ‘Şunu yaparız’ desek gerçek dışı olur. Bu süreç herkesin elini taşın altına koyması gereken bir süreç. Önemli olan, o umut dilini ateşleyebiliriz belki. Biz o konuda, motor güç olmayı hedefliyoruz.

Eğitim-Sen Gebze Şube Mali Sekreteri Cahit Canan

Parasız nöbet tutarız 

diyenler nöbet kovalıyor

“Bakanlık konuya dair geçende bir genelge yayınladı. O anlamda özellikle öğle saatlerinde nöbet tutan arkadaşlar temel ihtiyaçlarını gidermede sıkıntı yaşıyordu. Sendika olarak dilekçeler verdik. Sadece Darıca’da Servet Canbol ve Sarkuysan okullarında ek ders kesintisi oldu. Sendikanın itirazları sonucu bu hakkı yeniden edindik. En son bu saatlerin nasıl planlanacağına dair bir yazı geldi okullara. Nöbet yerlerinin planlanmasına dair bir yazıydı. Bu da gelinen noktada sendikamızın bir kazanımıdır.

Nöbetin aylık getirisi ayda 160-170 TL

Eğitim Bir-Sen çevresi bizim nöbet yerlerine ilişkin toplantılara katıldığımız esnada işin seyri değişince, ‘Biz nöbetimizi tutarız. Para da istemeyiz’ diyorlardı. Ama şu anda onlar, nöbet kovalar pozisyonda. İçler acısı bir durum. Hak arayan biz olduk. Nöbet tutacakları üç saati arayanlar onlar oldu. Haftada üç saat nöbetin ekonomik getirisi 40, ayda 160-170 TL.”

Bakmadan Geçme