Tahsin  Keskin

Böyle tatil olmaz

Tahsin Keskin

Kurban bayramınız mübarek olsun.

Kurban Bayramı kimi çevrelerce basite indirgenmeye çalışılsa da İslam Alemi için en özel günlerden biridir.

Kurban kelimesi “k-r-b” kökünden türemiş bir kelimedir ve fiil olarak “Manen yaklaşmak, yakın olmak”, isim olarak ise “Kulu Allah’a yakınlaştıran ve kişinin çok önem verdiği bir nimetinden fedakarlık yaptığı araç, vasıta, vesile” anlamına gelir.

Örgütlenmiş olsun ya da olmasın böylesine bir günü anlamsızlaştırmak kabul edilebilir bir şey değildir.

Kurban bir gelenek değil İslam Dininin bir emridir.

Bunu böyle bilmek ve ona göre ibadeti yerine getirmek gerekiyor.

Bu yazıda kurban konusunda din dersi verecek değilim.

Benim bugün üzerinde durmak istediğim konu kurban değil ama kurban bayramıyla hatta bayramlarla alakalı…

Türkiye Devleti, uzun yıllardır ekonomik bir savaşın içinde.

Hatta Osmanlı Devleti’nin gerileme döneminden itibaren bu ülke hep ekonomik bir mücadele içinde olmuştur.

Ancak ne yazık ki hiçbir zaman beklenen o ekonomik sıçramayı bir türlü gerçekleştiremedi.

Kısa bir zaman içerisinde yapacak gibi de görünmüyor maalesef.

Bu konuda bu kadar pesimist olmamın gerekçeleri var.

En önemlisi, dünyanın gelişmiş hiçbir ülkesinde bu kadar tatilin bol olduğu başka bir ülke yok.

Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, 30 Austos Zafer Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik Bayramı, 1 Mayıs İşçi Bayramı, 15 Temmuz Demokrasi Bayramı vs…

Bayramlara karşı değilim, bayramlarımız olsun elbette.

Dinimiz, kültürümüzü, tarihimizi unutmayalım ama o günlerin hepsi resmi tatil olmasın artık.

Biz yer altı ve yer üstü zenginlikleri olan gelişmiş bir ülke değiliz.

Biz ancak çalışarak zengin olabilecek bir ülkeyiz.

Bizim çalışan ve üreten bir ülke olmamız gerekiyor.

Bu ülkenin Mustaf Kemal Atatürk gibi her millete nasip olmayan bir dünya lideri varken onun döneminde yapılan büyük değişim zaman içerisinde uzun yıllar boyunca sekteye uğramıştır.

Ekonomik sıkıntılarımızın temelinde elbette demokrasi anlayışımızın gelişmemesi en önemli faktörlerdür.

Bizim gibi yer altı ve yer üstü zenginlikleri olmayan ülkeler ancak yüksek demokrasi ve çok çalışarak refaha ulaşabilirler.

Bunun aksini düşünmek hayalcilikten başka bir şey değildir.

Öyleyse dünyanın en çok resmi tatilinin olduğu bu ülkede gelişme nasıl olacak?

Bütün bu resmi tatil günleri yetmezmiş gibi bir de tatillerin birleştirilmesi ile oluşturulan 9 günlük resmi tatil hastalığı var.

Bu nasıl bir şeydir Allah aşkına?

Koca bir ülke her yıl birden fazla bir dönemde 9 gün tatile nasıl gider?

Bu ülke gelişecekse tatil günleri artarak değil ancak daha çok çalışarak refah seviyesine ulaşabilir.

Bir Allah’ın kulu da çıkıp ‘’9 GÜN RESMİ TATİL NEDİR, BİZİM ÜLKE OLARAK ÇALIŞMAYA İHTİYACIMIZ VAR’’ demiyor.

Kurban Bayramı öncesinde yakınlarım bir kısmı tatil için Karadeniz’e giderken saatlerce yollarda beklediler.

Kilometrelerce kuyrukta 10 saatlik yolu 20 saatte gittiler, yollarda perişan oldular.

Ben de iki günlük tatil için geldiğim Erdek’e tam 6 saatte ulaşabildim.

Neden?

Çünkü yollar özel araçlardan geçilmiyor.

Hani ekonomik kriz vardı?

Hani Türkiye’nin ekonomisi dibe vurmuştu?

Elbette nüfusun bu kadar bir kısmının tatile gidiyor olması Türkiye’deki ekonomik krizin olmadığını göstermez.

Parası olan tatile de gitsin, gezmeye de gitsin.

Ancak kredi çekip tatile giden, üç kuruşunu tatilde harcayan kesimin hiç de az olmadığını biliyorum.

Kısacası gelirinden çok daha fazlasını harcayan Türkiye için endişeleniyorum.

Yeterince üretim yapmayan, lüks yaşayan bir toplumun demokrasi beklentilerinin de yüksek olmadığını düşündüğümüzde Türkiye için uzun vadede de endişelerim var maalesef.

Tatildeyiz ama tatildeki herkes şu anda dönüş yolunda çekeceği çileyi düşünüyor.

Olmaz.

Böyle tatil de olmaz, böyle gelecek de olmaz.

Yorumlar 1
Recep 17 Haziran 2024 17:05

Bizim 9 gün tatile değil 365 gün birilerine yalakalık yapıp övecek, övgü üretecek, birilerini de kötüleyecek gazetecilere ihtiyacımız var

Yazarın Diğer Yazıları