Tahsin  Keskin

İnci Taneleri!

Tahsin Keskin

Televizyonun sadece TRT’den ibaret olduğu dönemlerde dizileri büyük merakla takip ederdik.

Her akşam televizyonun karşısına geçip dizileri izlerdik.

Bizim evde Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan her gece Yasin-i Şerif okunur, dualar edilir, o gece sadece futbol maç yayını veya oturum izlenirdi.

Çocukluğumda Cumartesi gününü sabırsızlıkla beklerdim, çünkü o gün Kara Şimşek günüydü.

80’li yılların sonu ile 90’lı yıllarda Süper Baba, Perihan Abla, İkinci Bahar, Mahallenin Muhtarları, İnce İnce Yasemince, Deli Yürek, Ekmek Teknesi dönemin efsane dizileriydi.

O dönemin dizileri gibi bisküvileri de daha mı tatlıydı ne?

80’li yıllarda öyle şimdi ki gibi çikolatayı, bisküviyi sınırsızca alıp yiyemezdik.

Hele bisküvi arasına yerleştirilen lokumları her çocuğun yeme şansı yoktu.

Çocukluk başka bir şeydi yaa!

Şimdilerde ise lokumundan tutun, çöreğinden, böreğinden yiyemeyen çocuk yok gibi...

Her şey çok pahalı ama çok gariptir ki bu saydıklarımı yemeyen çocuk veya yetişkin yok artık.

Ayrıca son yllarda Türkiye’de çekilen diziler yurt dışına ihraç edilmeye başlanmış, dizi sektörü büyük bir gelişim içine girmiş.

Biliyor musunuz, sadece son 7 yılda Türkiye’de tam 500 dizi film çekilmiş.

İnanılmaz bir rakam değil mi?

Rakam çok büyük ama kalıcı olan dizi sayısı çok az.

Ancak bir dizinin ilk 10 bölümü tuttuysa o dizi yürüyor.

Bugün günlerden Perşembe.

Yani İnci Taneleri severlerin yayın günü.

İnci Taneleri, ilk bölümü 25 Ocak 2024 tarihinde Kanal D’de yayınlanan, senaryosunu Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı başrollerini yine Yılmaz Erdoğan ile Hazar Ergüçlü, Selma Ergeç ve Kubilay Aka paylaştığı bir yerli dizi.

Filmin künyesi böyle ama bu film hakkında bazı iddialar da var.

Filmin iyi taraflarını da film hakkındaki endişelerimi ve eleştirilerimi de dile getirmek istiyorum.

Bu dizide en çok ilgi uyandıran Ankara Pavyonları’nda çalan oyun havalarındaki Dilber’in dansı olsa da benim dikkatimi çeken başka unsurlara değinmek istiyorum.

Ne kadar pavyoncu bir halk olduğumuzu bu dizi ile anladık zaten, o yüzden Dilber’in dansıyla ilgili bir şey söylemek istemiyorum.

Bu dizide dikkatimi çeken birinci unsur; Dil bilgisi kuralları…

Dil bilgisi kurallarının bu kadar güzel, bu kadar yerli yerinde anlatıldığı başka bir dizi hatırlamıyorum.

Ben bu anlatıma şapka çıkarırım arkadaş.

Helal olsun senariste.

Fark ettiyeseniz ‘Helal olsun senariste’ diyorum, ama helal olsun Yılmaz Erdoğan’a demiyorum.

Çünkü bu filmin senaryosunun Yılmaz Erdoğan tarafından yazılmadığına dair bazı ciddi iddialar var.

Yani dizinin senaryosunun çalıntı olduğu ifade ediliyor.

Bunlar şimdilik iddia ama ilerleyen zamanlarda bunun da kokusu çıkar ortaya.

Bu dizi hakkındaki iddialar, bana yıllar öncesinde şahit olduğum bir olayı hatırlattı.

İzmit’ten sinema dünyasına adımı atan çocukluk arkadaşım Mustafa Çelik, bundan 12 yıl önce Gölcük’te ikamet eden Güler Akçay isimli bir ablayla beni tanıştırmıştı.

Güler Abla, film senaryosu yazan kalemi güçlü bir senaristti.

'Kardelen ve Gelincik' adıyla bir film senaryosu yazmıştı.

Güler Abla, Kardelen ve Gelincik’te biri Trabzonlu Türk erkeği diğeri Diyarbakırlı Kürt kızı, iki gencin aşk hikayesini anlatan bu senaryonun filmini yapmak birkaç yapımcı şirketle görüşmüştü.

Senaryoyu çok beğenen yapımcıların Güler Abla’dan tek istediği vardı.

Senaryo yazarı olarak Güler Abla’nın ismini geçmesini istemiyor, yapımcılar kendi isimlerini yazmak istiyorlardı.

Güler Abla da ‘’Bu benim emeğim, benim ismim geçmeli’’ diyerek inatla anlaşmaya yanaşmıyordu.

İşte bu senaryonun sahibi Güler Abla, bir akşam televizyon başında ATV’de yayınlanan Benim İçin Üzülme filmini görünce şoka uğradı.

Kendi yazdığı senaryonun aynısı dizi haline getirilmişti.

Ancak sadece olayların geçtiği illeri ve filmdeki karakterlerin isimlerini değiştirmişlerdi.

Üstelik filmin hikaye yazarının Mahsun Kırmızıgül olduğunu görünce Güler Abla, hepten fıttırdı.

Çok hukuki mücadeleler verdi.

Sezen Aksu’nun telif haklarına bakan avukatıyla davalar açıyor ama senaryodaki karakterlerin isimlerini ve olay yerlerini değiştiren yapımcılar, filmi kendi hikayeleri gibi 55 bölüm televizyon izleyicisi ile buluşturmuşlardı.

Tabi senaryo yazan ekip belli bir zaman sonra konu bulmakta zorlanınca filme final yaptırdılar.

Aynı şeyler İnci Taneleri için de iddia ediliyor.

Bu iddlalar Türk film sektöründe çok rastlanılan bir durum.

Şuna emin olun, bu adam bu filmi yazacak kapasitede değil bence, dediğim her filmde bir çapanoğlu çıktı.

O güzel filmlerin yüzde doksanını çok ünlü senarist, hikaye yazarı diye bildiğimiz kişiler değil, yanlarında maaşlı çalıştırdıkları kişiler yazıyor.

Eskiden senaristlik yapan Hasan Can Kaya da konuşmalarında bunu defalarca dile getirmişti zaten.

Bu filmde dikkatimi çeken ikinci unsur; Çok büyük tezatlıklar…

İzleyenlerin filmdeki karakterlere bu kadar sempati ile bakmasını hayretle karşılıyorum.

Normalde 60 yaşındaki bir amcanın 30 yaşındaki bir kadınla sevgili olmasına sapıkça bakan bu toplum, Azem ile Dilber’in aralarındaki duygusal bağı yere göğe sığdıramaması ne garip değil mi?

Eğer bu aşkı dinine düşkün bir erkek yaşamış olsaydı ‘Kart zampara’ ve ‘Süpyancı’ olmayacak mıydı?

Ancak bu aşkı Yılmaz Erdoğan yaşayınca ne büyük sevda oluyor değil mi?

Ayrıca filmde yüzü buruşmuş, saçları bembeyaz, parasız, pulsuz, köhne bir otel odasında yaşayan 60 yaşındaki bir adama, nasıl oluyor da dünyalar güzeli olan Dilber aşık oluyor, onu hiç düşündünüz mü?

Böyle bir aşk eski Türk filimlerinde bile yok, ama yıl 2024 olmuş, izleyici bu aşkı konuşuyor.

Hatta Dilber’in aşık olması yetmiyor, çok zengin iş kadını Piraye de Azem’e aşık oluyor.

Ne bulunmaz bir varlıkmış bu Azem.

Sen nasıl bir adamsın Azem Amca?

Bu tür karakterler veya filmlerdeki karaktersizlikler televizyon dizilerinde olabilir ama benim anlamadığım nokta, nasıl oluyor da Türk izleyicisi bunlara bu kadar prim veriyor, onu anlamıyorum işte.

Bu dizide dikkatimi çeken üçüncüsü unsur; Filmde edebiyat öğretmenini oynayan ve dil bilgisini Türkiye’ye öğretmeye çalışan Yılmaz Erdoğan’ın Türkçe’yi bu kadar kötü konuşması ve kelimeleri ağzında yuvarlaması.

Her ne kadar yüz ifadesi, mimikleriyle usta bir oyuncu olsa da Yılmaz Erdoğan’ın konuşması, Türkçe adına tam bir fecaat.

Benim onlara önerim, filmde Yılmaz Erdoğan, hiç konuşmasın, onun konuşmalarını alt yazı olarak yayınlasınlar.

Kelimeler dil bilgisi yönünden çok doğru ama ifade edilişi de bir o kadar yanlış çünkü.

Çok daha net bir ifadeyle Yılmaz Erdoğan bozuk Türkçesiyle, Türkiye’ye dil bilgisini öğretiyor ya, ona yanıyorum.

Ayrıca İnci Taneleri filmindeki Zerre karakterini de benim trol okucularıma benzetiyorum.

Zerre de benim bazı trol okuyucularım gibi ne söylendiğinden habersiz, kendi dünyasında olan, ama gerekli gereksiz yorumlarda bulunan biri.

Allah’tan senarist Zerre’ye fazla söz vermiyor, maazallah film tadından çıkardı.

Ben de bizim trollere ne kadar rol verirsem onlar da o kadarını oynuyorlar zaten.

Herkes haddini bilecek çünkü.

BENDEN BİR SÖZ:

''Anladığım kadarıyla bizim memleket, pavyondaki DİLBER ile uzaydaki ALPER arasında gidip geliyor'' Tahsin KESKİN

Yorumlar 3
Nermin Ulaş 26 Nisan 2024 01:11

inci Taneleri çok beğendiğim bir dizi. dün gece sizin gözünüzle bakınca evet belki haklı olabilirsinz ama şunu da unutmayalım Türkiyede hangi iş düzgün yapılıyor? yine de İnci Taneleri dizisini seviyoeum ve izliyorum.

YEŞİLİMSİİ 25 Nisan 2024 14:23

30 YAŞINDAN SONRA İNSANLAR ZOR BEĞENİYOR. KADINLAR OLGUN ERKEK, ERKEKLERDE GÜZEL KADIN DERDİNDE OLUYOR.. DİZİDE TAMM BU NOKTAYA DEĞİNMİŞ TABİİ BİRDE ŞU VAR GERÇEK HAYATTA BEKAR ERKEKLER :) YAŞ KEMALE ERİYOR NEDEN BİZE BÖYLE GÜZELLER DENK GELMİYOR DİYE İÇİN İÇİNN ÜZÜLÜYORMULAR ACEP... TAVLAMADA BİR SANAT RUHTAN ANLAMAK EN EN DERİN MEVZU ŞİİR OKUYAN İNCE ESPİRİLER YAPAN ERKEK İSTEDİĞİ HATUNU TAVLAR NOKTA:))) YETER Kİ SEVİYE VE İÇTENLİK OLSUN...

Şeyda 25 Nisan 2024 00:10

Tahsin bey, sizi beğenerek takip ediyorum. gece 12'de yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. ancak bugünkü yazınızda büyük hayal kırıklığına uğradım. Yılmaz Erdoğan gibi bir ustayı acımasızca eleştirmişsiniz. şu anda İnci Taneleri takip severek izlediğim iki diziden biri. bence bu yazınızda Yılmaz Hocaya haksızlık yaptınız bence. Yılmaz Hocayı dansöz oynattığı için mi sevmiyorsunuz? Tahsin bey siz de şu AKP zihniyeti olmasaydı keşke.

Yazarın Diğer Yazıları