Tahsin  Keskin

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş

Tahsin Keskin

Geçen hafta içerisinde Hekimsen Sendikası tarafından yapılan açıklamada 9 Ekim Pazartesi günü yurt genelinde sağlık çalışanlarının iş bırakacağı açıklanmıştı. Allah’tan aklı başındaki çoğu hastanenin başhekimi bu kararı tam anlamıyla uygulamadı.

Üç beş kendini bilmezin sağlık çalışanlarına yaptığı saldırıyı bahane ederek hükümeti zor durumda bırakmak amacıyla halka çile çektirme çabaları Türkiye genelinde karşılık bulmadı ve amaçları sonuçsuz kaldı.

Üç beş kendini bilmez ifadesi ile olayı basitleştiriyor değilim.

Samimiyetle ifade etmeliyim ki, sağlık çalışanlarımız dahil olmak üzere kimden ve nereden gelirse gelsin fiili yada sözlü şiddeti kınıyorum.

Şiddeti tasvip etmemiz mümkün olabilir mi?

Sağlık çalışanlarımız bizim gözbebeğimizdir.

Ancak, güvenlik güçlerimiz de öğretmenlerimiz de bizim canımız ciğerimiz değil mi?

Peki onlara uygulanan şidddet karşısında bütün öğretmenler Türkiye genelinde iş bırakma eylemine gidiyorlar mı?

Öğretmenlerimize yapılan bir saldırıda da öğretmenlerimiz evlerine gitsin, diyebilir miyiz?

Ya askerimiz, polisimiz öldürüldüğü zaman geriye kalanlar siperlerini bırakıp evlerine mi gitsinler?

Askerimiz de polisimiz de ölmek için bu mesleği tercih etmedi.

Siper nasıl askerin namusuysa hastaneler de doktorların namusudur.

Hiç kimsenin hiçbir mesleğin ayrıcalığı olamaz.

Biz basın mensuplarının yaptığı görev daha az mı önemli?

Şiddet haberleri basında yer almazsa sağlık çalışanları seslerini nasıl duyuracaklar?

Sağlık çalışnalarına sözlü ve fiili saldırılar olurken basında çalışan arkadaşlarımız öldürülüyor ama kimsenin sesi neden çıkmıyor?

Gazeteci arkadaşlarımız hemen hemen her gün ya fiili ya da sözlü saldırıya uğruyor.

Biz ne yapalım?

Tası tarağı toplayıp evlerimize mi dönelim?

Bu işler öyle sanıldığı gibi sosyal medyadan yapılan paylaşımlarla olmaz.

Biz basın mensupları olmazsa mağduriyet yaşayanlar seslerini nasıl duyuracaklar?

Sosyal medyadan kendiniz çalar, kendiniz oynarsınız artık.

Bir de olayın başka bir boyutu daha var.

Azarlanacağını düşünen hastalar şu anda doktorlara soru bile soramıyor.

Doktorun güvenlik butonuna basmakla tehdit ettiği vatandaş ne yapacak?

Hastanede doktor hatası ile yakınını kaybedenler ne yapsın peki?

Doktoru şikayet için adliyeye giden hasta yakını daha adliyeden çıkmadan ‘’Doktor hatası yoktur’’ yazısı yazılıyor.

Siz nerden bahsediyorsunuz?

Özel hastanelerdeki tacizlerin, oralarda dönen dolapların haddi hesabı var mı?

Türkiye’de sağlık sektöründe çalışanlar ak-pak, vatandaş rezil öyle mi?

Bir örnek vereyim.

Kocaeli’deki bir özel hastanede ameliyata giren bir bayanın özel yerlerine sağlık çalışanı dokunuyor.

Dokonuyordan öte sağlık çalışanı resmen kadının her yerini elliyor.

Yarı baygın haldeki bayan bunu farkediyor, sağlık çalışanını hastane yönetimine şikayet ediyor.

Hastane yönetimi konuyla ilgili bir şey yapmayınca tacizi yaşayan hasta basında bir arkadaşımızı arıyor, olayı anlatıyor. Bizim arkadaşımız da hastanenin mesul müdürüne olayı anlattığında müdür ‘’Biz o sağlık çalışanı ile ilişiğimizi kestik. Elinizde hiçbir kanıt yok. Bizi haber yaparsanız sizi dava ederiz’’ diyor.

Hastane ortada, hasta ortada, tacizci ortada iken bu ifadeler bir sağlık kuruluşuna yakışıyor mu?

Öyle sağlık kuruluşlarının olduğu bir ülkede toplumdan nasıl bir beklentiniz olabilir?

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş işte.

Yazarın Diğer Yazıları