İçinden geçtiğimiz bu süreçte, Türkiye’de herkesin işi zor…
Gençlerin de zor, yaşlıların da...
Kadınların da zor, erkeklerin de…
Zenginlerin de zor, yoksulların da...
Emekçilerin de işi zor, işveren-sanayicilerin de…
………………..
Çok yüksek enflasyon ortamında çalışma barışının bozulması da kuşkusuz kaçınılmazdır.
Önümüzdeki haftalarda ilimizi de çok yakından ilgilendiren iki büyük toplu sözleşme pazarlığı başlayacak.Birincisi petrol sektöründeki (en büyük fabrikası TÜPRAŞ), ikincisi lastik sektöründeki (Goodyear, Pirelli, Brisa en büyükleri) yeni dönem toplu sözleşme pazarlıkları olacak.
Bilindiği gibi ülkemizde bağıtlanan ve yürürlüğe giren son büyük özel sektör toplu sözleşmesi, madenieşya işkolunda gerçekleşti. İşveren sendikası MESS, pazarlık masasına yüzde 12’lik artış gibi çok ahlaksız bir teklifle geldi, işçiler ayağa kalktı, sendika direndi ve toplu sözleşme yıllık bazda yüzde 67’lik zamla bağıtlandı.
Şimdi, Petrol-İş, TÜPRAŞ ve diğer işyerlerinde yüzde 50’lik zam talebi ile masaya oturmaya hazırlanıyor.
Lastik-İş, geçen toplu sözleşme döneminden ağır sabıkalı... Henüz taslağı hazırlayıp, açıklamadılar. Ama Lastik-İş’in de yüzde 50’nin altında bir ilk teklifle masaya gelmesi mümkün değil.
……………………
Aslında bu dönem bu sözleşmelerin pazarlığında çok basit bir yöntemin uygulanması gerekir. Örneğin petrol sektöründeki pazarlıkta, son iki yol içinde benzine veya mazota, ya da doğal gaza gelen zam oranı işçi ücretlerine yansıtılsa, yeterlidir. Ya da son iki yılda lastik fiyatlarına gelen zamlar aynı oranda lastik işçisine ücret artışı olarak verilse, bu da yeterli olabilir.
Emekçiler, işçiler çok ezildiler. Bugün, asgari ücret bile 4.250 TL oldu. İki yıl önce yapılan son toplu sözleşmelerde artışlar çık sınırlı kalmıştı. Hem Petrol-İş üyeleri, hem Lastik-İş üyeleri bu son iki yıllık dönemde büyük kayıplara uğradılar.
Ama olayın bir de işveren tarafı var. Bakın, şu sıralar nedense İran doğalgazı kesti.
İlimizdeki fabrikaların çok büyük bölümünde üretim neredeyse durma aşamasına geldi.
Günümüzde sanayiciler, işverenler işçilik maliyetleri dışında pekçok ve hepsi çok çetrefilli konu ile boğuşmak zorunda kalıyorlar.
Sanayicilerin elektrik maliyetleri, gaz maliyetleri, ithal girdi maliyetleri korkunç yükseldi.
Onlar da çok ince hesap yapmak zorunda kalıyorlar.
Bakmayın, “Fabrikalar tam kapasite ile çalışıyor. İhracatta Cumhuriyet tarihinin rekorları kırılıyor” şeklindeki açıklamalara. Şimdi sanayicinin önünde bir de “Avrupa Birliği ambargosu” tehlikesi var.
Sanayici malı kaça üretecek, kaça satacak, kime satacak?
Ürettiği malı dış, pazarlara hangi yoldan nasıl götürecek?
Özetlersek, elimizde iki ucu pis bir değnek var.
İşçi adına sendikalar yüzde 50 ve üzerinde ne isteseler haklarıdır.
Ama işverenler de kuruşuna kadar ne kadar pazarlık yapsalar, haklıdırlar.
Bu nedenle önümüzde çok zor bir pazarlık dönemi var. Hem işçi adına, hep işveren adına çok zor bir dönem. Üstelik ilimizdeki onbinlerce işçiyi ve ailesini doğrudan ilgilendiren çok zor bir dönem…
Bu dönemde işçilerin kendilerinden önce üyelerini düşünen gerçek ve cesur sendikacılara; işverenlerin de insaflı, emekçi hakkının ne olduğunu bilen, dünyayı yakından takip eden patronlara ihtiyacı olacak.
Çok sıkı, çok zor bir dönem geliyor. Bu dönemde sözleşmeler işçilerin taleplerine yakın önemli ücret artışları içeren metinler şeklinde imzalanırsa, sonrasında da “Maliyetler çok yükseldi” gerekçesiyle toplu işten çıkartmaları engelleyecek bir mekanizmaya mutlaka ihtiyaç duyulacaktır.
Türkiye gerçekten zor dönemden geçiyor.
Arayın bir gerçek, dürüst sendikacıyı (eğer bulabilirseniz) emekçilerin dertlerini dinleyin.
Arayın bir fabrika patronunu veya örneğin KSO Başkanı Ayhan Zeytinoğlu’nu sanayicinin ne denli büyük sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu dinleyin.
Kime dokunsanız, bin ah çekecek. Petrol ve lastik sektörlerinde çok zorlu geçecek bir pazarlık dönemi başlarken herkesin sakin, mantıklı ve makul davranması gerekiyor.
ZİRVE’DE İŞLER YOLUNDA
Yıllardır her hafta pazartesi günleri, “MEKTUP” başlığı altında yazılar yazdım, çalıştığım kurumların içinden haberleri okurlarımla paylaştım. Üstelik büyük bir samimiyet ve içtenlikle bunu yaptım. Daha önce ÖZGÜR KOCAELİ’de pazartesi günleri “MEKTUP” yazdım.
Sonra SES’te her pazartesi yazdım ve “Son mektub”u SES’te noktalamıştım.
Artık “MEKTUP” yok. Ama pazartesi yazılarında yine de kısaca içeriden haberleri vereceğim.
ZİRVE’de Tahsin Keskin’le birlikteliğimin ilk bir ayı doluyor. Her geçen gün daha keyifli çalışıyoruz. Birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı buldukça, birbirimize olan saygımız da yükseliyor.
ZİRVE’de işler yolunda ve beni merak ediyorsanız keyfim yerinde… Hafta içi her akşam saat 18.00’de youtube kanalından canlı yayın da yapıyoruz.
Önceden hiçbir hazırlık yapmadan, Tahsin Keskin ile kameralar önünde tamamen doğal ve samimi havada günün gündemini değerlendiriyoruz.
ZİRVE KOCAELİ’ninhem okur, hem izleyici sayısının da her gün hissedilir miktarda yükselişini keyifle izliyoruz.
Bütün okurlara ve izleyenlere saygılar, sevgiler…
Yeni haftanın herkes için sağlıklı ve başarılı geçmesini dilerim.