Her ne kadar sağ görüşlü biri olsam da dinime, bayrağıma, devletin bölünmez bütünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine ilişmeyen her görüşe saygı duymuşumdur.
Hatta hiç katılmadığım görüşlerin bile söyleme hakkını savunmuşumdur.
Bir tık öteye daha gideyim.
Nazım Hikmet’in siyasi duruşundan hiç etkilenmesem de şiirlerine bayılıyorum.
Zülfü Livaneli’nin siyasi görüşünü hiç beğenmesem de şarkıları unutulmazdır benim için.
İsmet İnönü’yü tarih kitaplarından, Erdal İnönü’yü son dönemlerden tanımış olsam da hiç ısınamadığım siyasetçiler olarak görürdüm.
Ancak İsmet ve Erdal İnönü’den zerre kadar haz etmesem de bu iki siyasetçinin bazı deyişlerine şapka çıkartırım.
Örneğin Erdal İnönü’nün “Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” sözünü nasıl baş tacı etmem.
İyi olanı seveceğiz, değer vereceğiz, baş tacı edeceğiz.
Kötü olanı da hak ettiği yere göndermesini de bileceğiz.
Son dönemlerde Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz birileri, kentin en saygın insanlarına karşı itibar suikastına girişmişti. Bizlerde bu kişinin kendini olduğundan farklı göstererek siyasetçiler nezdinde kredisini yükseltme çabalarını hayretle izlemiştik.
Öyle ki, borç batağı içinde yüzen bu adam, kendini zengin ve itibarlı biri olarak tanıtmak için yüzbinlerce lira parayı etrafa saçmayı bile göze almış durumda…
Ben de bu insanla alakalı bazı yazılar yazmıştım.
Aman bu adama itibar etmeyin.
Bu adam temiz değil.
Bu adam doğru değil,
Bu adam dürüst değil.
Bu adam pisliğin önde gideni.
Bu adam tam bir yalan makinası.
Bu adam çok büyük bir düzenbaz.
Demek ki birileri yazdıklarımıza inanmamış olacak ki gitmişler bu adamın kuyruğuna takılmışlar.
Takıldılar da sonra ne olacak peki?
Gerçekler ortaya çıkınca ne yapacak bu arkadaşlar?
Bütün bunları yazdıktan sonra ‘’Vay ben görmedim, vay ben duymadım’’ diyen olursa ayıp etmez mi?
Daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum ki!...
Neyse, biz o arkadaşları vicdanları ile başbaşa bırakırken şimdi gelelim ortaya çıkan gerçeklere…
FETÖ iltisakı, adam yaralama, hırsızlık, hakaret, yalan, iftira atma gibi tam 19 farklı şuçtan dosyası bulunan bu anlı şanlı iş adamının(!) şimdi de büyük naylon fatura vurgunu yaptığı ortaya çıktı.
Hem de ne vurgun?
Bu milyonluk iş adamı(!) naylon fatura ile devleti milyonlarca lira dolandırmış.
Devletin bütün mal varlığına el koyması artık an meselesi.
Meğer ne paralar indirmiş!…
Sokaktaki vatandaş da adamda ne para varmış diye düşünürken bunun hepimizin parasının olduğundan haberimiz yokmuş.
Büyük naylon fatura vurgunu davası Kocaeli Adliyesi’nde başladı artık.
Onunla birlikte yargılanan başka isimler daha da var.
Yakında bu büyük vurgunun ayrıntılarını okuyacaksınız.
Ancak benim şimdiden merak ettiğim iki konu var.
Birincisi bu adamın savunması ne olacak?
Yine nasıl inkar edecek?
Yine nasıl yalanlar söyleyecek, nasıl yeminler edecek?
Yine kimleri suçlayacak acaba?
İkincisi de bu adamdan beslenenler, bu naylon fatura vurgununu yazabilecekler mi acaba?
Ayrıca tüysüz yetimin hakkını yiyenlerin verdikleri maaşlarla çocuklarına nasıl ekmek götürecekler?
Vicdanları nasıl rahat edecek?
Hem Vallahi hem Billahi siz de zarardasınız.
